BURSA’NIN SİMGESİ MAHFEL SURİYELİLERE BIRAKILAMAZ

BURSA’NIN SİMGESİ MAHFEL SURİYELİLERE BIRAKILAMAZ

Geçtiğimiz gün yazarımız ve Bursa aşığı olan Tarık Çapçı, çok güzel bir yazı yazdı. Mahfel hakkında. O yazıyı yazarken ve o bilgileri veren Fatih Vardar’a da teşekkürlerimi sunuyorum.

Burada Tarık Çapçı demek biraz bana abest geliyor onun için Tarık Abi diyeceğim. Tarık abi yazısında çok güzel belirtti Mahfel hakkında olan görüşlerini (Her ne kadar Çekirgeli olsa da)

Der ki Tarık abi yazısında “Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'ün askerleri Kuvva-i Milliyecilerin sonraki nesillere yani bizlere emanet ettikleri bu tarihi çay bahçesi pilavcıya-kokoreççiye dönüştürülmemeli.” Harika bir cümle.

Mahfel’in eski isimlerinden birisi de TÜRK OCAĞI’dır. Milli Mücadelemizde yer alanların toplandığı mekandır. Eski Bursalı olan büyüklerimiz benden çok daha iyi bilir. Ne mutlu bana ki rahmetli babam İpekçilikli, annem Maksemli, Bursaspor’un rahmetli futbolcusu Mesut Şen’de o kaldırımları az aşınlamadı.

Mahfel’in, Mahfel olduğu son zamanlarına yetiştim babamın yanında. İçeride çok güzel bilardo masası, bahçesi harika, herkes tanıdık. Şimdi ki dolmuş duraklarının olduğu bölgede Yusuf Amca’nın meyhanesi (Yanlışım olabilir). Hemen karşıda şimdi kütüphane olan eskiden nikah dairesi ve alt katı meyhane. Çocukluğum oralarda geçti.

Gelelim şimdi asıl konumuza sayın belediye başkanları Bursa tarihi için bu kadar önemli bir nokta ve kent tarihi için simge olan yapıyı siz nasıl bir Suriyeliye işletmeye veriyorsunuz. Sayın Bozbey, Sayın Aydın, Sayın Yıldırım. Bu isimleri yazıyorum çünkü birisi Bursa Büyükşehir Başkanı, Mahfel ise Yıldırım ve Osmangazi sınırlarının tam ortasında artık iş yapmak size kalıyor.

BURSA’NIN YAZILMAYAN KURALLARI VARDIR

Her kentin kendine özgü kuralları ve yaşam tarzı vardır. Bu kurallar ve yaşam tarzları yazılı bir kanun değil, geçmişten günümüze gelen ve ileride de devam edecek kanunlardır.

Bursa yaklaşık dört milyon nüfusu ve ekonomisi ile dünyanın birçok ülkesinden büyük ve ülkemizin de dördüncü gelişmiş şehridir. Bursa’da yaşayan birisi öncelikle kentlilik bilincini kabullenmiş olması ve sadece Bursalı olmadığını unutmamalıdır. Çünkü bu kentte yaşayan bir kişi sırasıyla Bitinyalı, Prusyalı, Romalı, Bizanslı, Osmanlı ve Cumhuriyet Bursalısı’dır. Tüm bu ulusların güzel kentimize bıraktığı birçok tarihsel iz ve kültür vardır ki bunlar bilerek yaşanmalıdır.

Böylesine geniş bir tarihsel kentte yaşayıp ama gün geçtikçe kültürden yoksun kalan bir şehri gördükçe inanın insan üzülmeden duramıyor. Yazımın başında dediğim gibi her şehrin kendi kuralları vardır.

Bursa’ya hangi kentten veya hangi ülkeden gelip yerleştiyseniz, bu kentin yazılmamış kurallarına uymak zorundasınız. Ben bugün Diyarbakır’a gidip yaşamaya başlarsam o kentin kurallarına uymak zorundayım veya Makedonya’nın başkenti Üsküp’e gidersem Üsküp’ün kurallarına uymak zorundayım. Bunlar herkes için geçerlidir. Eğer Bursa’da yaşıyorsanız, iki kadının Arap Şükrü Sokağı’nda rakı içip karşılıklı sohbetine saygı göstermek zorundasınız. Bulunduğunuz kentin yazılmayan kurallarına uymak zorundanız..

Kimin Bursa’ya hangi sebeple gelip yaşadığı önemli değildir. Eğer bu kentte yaşanacaksa bu kentin kuralları geçerlidir. Elbette insanlar öz kimliğini kaybetmeyecek ancak kentlilik kültürünü de benimsemek zorundadırlar.

NOT: TARIK ÇAPÇI’NIN YAZISININ LİNKİ

https://www.turkhaber.com/yazi/haber-4059636.html

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ