<div><span>Öncelikle bir tespitle başlayalım. Son yıllarda ülkemizde de büyük rağbet gören heyecan arayan <strong>adrenalin meraklılarının</strong> yöneldiği <strong>ekstrem</strong> <strong>sporları</strong> var. <strong>Yamaç paraşütü, uçurtma sörfü, rafting</strong> bunlardan bazıları...</span></div> <div><span>Hemen burada bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Futbol seyretmek ve de heyecan yaşamak isteyenler için Bursaspor maçların <strong>son dakikaları özellikle de uzatmaları</strong> sendrom açısından birebir! </span></div> <div><span></span></div> <div><span>Hele hele Yeşil Beyaz sevdalıysanız ne kalp dayanır, ne sinir ne de vücut organizması... </span></div> <div><span></span></div> <div><span>Haftalardır izliyor ve görüyoruz ki; sen ilk 45’leri çöpe at, ikinci yarıların özellikle son çeyreklerinden itibaren <strong>‘Allah Allah diyerek taarruza kalk’</strong> tribünde ya da ekran başındaki sevenlerini de <strong>‘ha geldi, ha gitti’</strong> diye stres yaşat!</span></div> <div><strong><span>Olacak iş mi bu? Ama oluyor işte...</span></strong><span> </span></div> <div><span></span></div> <div><span>Uzun bir aradan sonra Batman’dan 3 puanla dönerek sezonun ikinci deplasman galibiyetine imza atan <strong>Bursaspor’un</strong> bu galibiyeti gelecek adına yeni bir umut anonsu mu? </span></div> <div><span>Geride kalan haftada oynanan maçların ardından <strong>Batman Petrol</strong> oyunu Timsah için çok önemliydi. Nitekim alt taraf bayağı karıştı, öyle veya böyle <strong>Bursaspor</strong> kendini <strong>ateş hattının bir tık dışına</strong> attı. Tamam takım çok rahatlamadı ama iyi şeyler yapacağının sinyallerini verdi.</span><span> </span></div> <div><span>Son 20 dakikada oynanan topa bakıyorum, çok gönülden oynandı. O ara sahadaki on bir yırtındı, parçalandı. Demek ki, bu takım, <strong>gönül takımı</strong> olmuş. Top <strong>gönülden ayağa</strong> daha çabuk iner. Ben Batman’daki oyunda onu yakaladım.</span></div> <div><span></span></div> <div><span>Mesela, <strong>Çağatay Yılmaz’ı</strong> beğendim. Demek ki ısınma turlarını atlattı. Bu takımın formalarından biri de benim demeye başladı. </span><strong><span></span></strong></div> <div><strong><span></span></strong></div> <div><strong><span>Hasan Sabri Karaca</span></strong><span> zaten benim adamım. Oyun içinde boşa kaçarak arkadaşlarına kendini hep görünür tutuyor. Ama nazarımız değdi galiba tam istim üstündeyken sakatlanıp istirahete çekildi, yazık...</span><span> </span></div> <div><span></span></div> <div><span>Bu arada kırmızı kart görmesi nedeniyle tribünde de olsa <strong>İsmail Ertekin’in</strong> oyun akarken zaman zaman 4’lü savunmadan vazgeçip üçlüye dönüp ortayı sayısal olarak bir arttırması, forvet arkasına <strong>Mustafa Genç’i</strong> göndermesi ve de en önemlisi <strong>Kubilay Sönmez ile Ozan İsmail’e</strong> özgürlük tanıyarak sağda-solda serbest oynatması hem oyunda hem de skorda etkili oldu. Hep söylüyorum, <strong>maçları dizilişler değil</strong>, oyuncular kazanıyor. </span></div> <div><span></span></div> <div><span>Sevgili hocamızın bu oyun kurgusu <strong>‘az zorlayan, yakın oynamayan’ </strong>bir stil. </span></div> <div><span>Yani deplasmana özgü tipik bir<strong> ‘vur-kaç’ </strong>şablonu! </span></div> <div><span>Toparlarsak kazanmak güveni getirir, takımın iddiasını sıcak tutar. Ne var ki; <strong>"Yeniden</strong>" demek adına <strong>yine</strong> <strong>bir seri yakalamak’</strong> gerekiyor</span></div> <div><span> </span></div> <div><span> </span></div> <div><span> </span></div> <div><span> </span></div> <div><span> </span></div> <div><span> </span></div> <div><span> </span></div>