1963'te kurulan Bursaspor, tam 54 yılı geride bıraktı. Onuruyla, gururuyla, kupa ve şampiyonluğuyla... Zira bu kulüp; <b>Kentin en değerli sembolü</b>... Dünyaya açılan penceresi... Ben de kendimi bildim bileli sadece Bursasporluyum... Bu sevda biter mi hiç? Tabii ki bitmez! Bugün anıların tazeleneceği, Nostaljinin yapılacağı, Ama aynı zamanda her zamankinden daha da büyük bir şevkle armaya sarılıp, ona destek vererek, geleceğe umutla bakma günüdür. Cumartesi Trabzon'da kader maçına çıkacak olsa da... Heyecan ve gerilim doruğa çıkmış olsa da... Bir Bursasporlu hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmaz. Zira her zaman; <b>#UmutturBursaspor...</b> İşte böylesine tarihi bir günde, daha önce sizinle paylaştığım eski bir yazımı 54. kuruluş yıldönümü nedeniyle tekrar paylaşmak istiyorum. Kimbilir, belki <b>Ordu kampındaki Bursasporlu futbolcular da okur</b> bu nostalji dolu yazımı... <b></b> <b>ZAMAN TÜNELİNDE YOLCULUK</b> 1973-1974 sezonunda başladı tribünlerle tanışmam... Zaten 1963'ten beri Mahfel grubuyla deplasmanlara giden, yani Teksas'ın atalarından sayılan Bursasporlu bir babanın oğlu olarak bu da gayet doğaldı... 1967'de İnönü'nün; eski adıyla Mithatpaşa'da: <b>"Senin önünde bütün takımlar eriyor. Türkiye Ligi bekle Bursaspor geliyor" </b>pankartını arkadaşlarıyla birlikte açan Tatar Mehmet'in oğlu (O pankartlı fotoğraf hâlâ babamda)... <b>Mesut Şen ve merhum Ersel Altıparmak'ı</b> hayal mayal hatırlıyorum. <b></b> <b>KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ</b> Dr. Recai (Özdemir), İngiliz Kemal (Batmaz), Deli Bahtiyar, Sedat 3, Ahmet Kılıç, Beyhan Çalışkan, Kara Şimşek Şenol, Maradona Çetin, Nejat Biyediç'i izledim. 1986'da Türkiye Kupası'nı kazanırken, Yusuf Eniştem ile beraber, o zamanlar üstü açık olan Teksas'taydım. Hatta babam beni küçükken Teksas'ın kapalıya yakın tarafına götürürdü... Rahmetli gazeteci büyüğüm <b>Aykan Uzoğuz da bu tribüne "FAT" </b>derdi. Yani, <b>"Futboldan Anlayanlar Tribünü (FAT)"</b> anlamında... Zaten Çarşambapazarı'nda oturduğumuz için Merinos İlkokulu'nda ve stadın dibindeki Atatürk Lisesi'nde okumuş, çocukluğu ve gençliği stat çevresinde geçmiş biriydim. Teksas'ın eski beyin takımından ve <b>BursAnkara</b> dostluğunun temelini atan <b>Şehit Asteğmen Abdülkerim Bayraktar</b> ve ikizi <b>merhum Fehmizat </b>ile Atatürk Lisesi'nde yan yana sınıflardaydık. Merhum ikizler, tribünlere büyük emek verdiler Şadırvan Grubu ile birlikte... Allah gani gani rahmet eylesin... 80'li yıllarda <b>Mücellip, Minas, Altan, Hamit, Zonguldaklı (beyaz saçlı) Bülent, Arap İbrahim</b> gibi isimleri, her sene kümede kalmaya çalışan Bursaspor'u izledik; inançla, umutla... <b></b> <b>GAZETECİLİĞE MERHABA</b> 1987'den itibaren 18 yaşında muhabirliğe başladım Uludağ Gazetesi'nde... <b>Nejat Biyediç, A.Suphi Evke, Kaptan Beyhan, kaleci Erhan, Yalçın Gündüz, Adnan Örnek, Turan Şen, Küçük Erhan (Kiremitçi), Maradona Çetin, Karaşimşek Şenol (Ulusavaş), Cemal Vardar, Erkan Öncel, Dr. Kemal'</b>in maçlarını yazdım, onlarla röportaj yaptım. <b>UNUTULMAZ GOLLER ÇEKTİM</b> K.Erhan'ın 0-2'den 3-2 biten 27 yıl önceki (1990) o meşhur Fenerbahçe maçında Schumacher'e attığı 3 golü de, Trabzonsporlu Pfaff'a kupada attığı golleri de kale arkasında çektim ve bu fotoğraflarla çok değerli ödüller aldım... Hatta hiç unutmam; fırtınalı bir günde, Zonguldak maçında kale arkasında gol çekmek için 90 dakika beklerken, şemsiyem rüzgârdan kırıldığı için, afedersiniz; kale arkasında donumuza kadar ıslanmıştık Atatürk Stadı'nda... <b></b> <b>ŞAMPİYONLUKLARI GÖRDÜM</b> 3.Lig takımı Bozüyük'te <b>Ersel Uzgur, İslam, Gürselli </b>kadrosuyla şampiyon olurken, 2.Lig'de Kütahya'da <b>Ahmet Kılıç takviyeli Murat Yoldaş, Faruk Korkmaz, Talip, Yüksel, Hacı Murat, Nihat, Ahmet, Hulusi </b>gibi unutulmaz isimlerden oluşan ekip ipi göğüslerken, ben yine elimde makina sahadaydım. Hatta şampiyonluk turunda kan ter içinde kalmıştım, o anları ölümsüzleştirebilmek için... <b></b> <b>BİYEDİÇ'İN EVİNDE RÖPORTAJ</b> Ayrıca unutulmaz anılarım da oldu. <b>Bursaspor'un efsane kaptanı İmparator Nejat Biyediç</b>'in Selvili Cadde'deki evinde; 1987'de eşi <b>Mirna</b> ile haftalık Gelişim Spor Dergisi için röportaj yaptığımda, henüz biricik kızları <b>Anja</b> yoktu dünyada... Sonradan çok iyi dost olacağım ve aynı gazetelerde yazıp, aynı ekranları paylaşacağım <b>İmparator'a mutfak önlüğünü giydirip numaradan yemek pişirtirken</b>, eşi Mirna ile tavla oynatırken, hiç kapris yapmamıştı İmparator... Bu röportaj; 29 yıl önce o dönemin ülkedeki en popüler spor dergisi Gelişim Spor'da yayınlanmıştı tam sayfa... (O gün bize tercümanlık yapan değerli Abim Mustafa Sevinç'in kulakları çınlasın.) <b></b> <b>KAPTAN ÖZSELEK BAŞKAN</b> Sonra yine aynı yıllardı. Daha dün gibi hatırlıyorum. Merhum kaptan Orhan Özselek, kulübe kimse sahip çıkmayınca Tayyare Sineması'nın tozlu kulisinde Sinan Bür Kaptan ile 15 dakikada liste oluşturup, kaptanlık yaptığı kulübe Başkan olurken, genç bir muhabir olarak tarihe not düşmüştüm kongre haberlerimle... <b>İbrahim Yazıcı, </b>26 sene evvel Özselek'ten başkanlığı devralırken de yine aynı sinemada oradaydım. Vakıfköy Tesisleri ışıklandırıldığı dönemde, sezon açılışına İstanbullu gazeteciler özel olarak helikopterle getirildiği gün de oradaydım. <b></b> <b>EVLİYA ÇELEBİ GİBİ</b> Deplasmanlar deseniz başka bir alemdi... Biz 12 saatlik Adana, 17 saatlik K.Maraş gibi deplasmanlara otobüsle giderdik. Hem de bir gece önce gidip, hiç kalmadan maçtan sonra hemen sonra otobüsle Bursa'ya dönerek... Yani, tıpkı cefakâr Bursaspor taraftarı gibi 2 gece üst üste yollarda otobüs koltuklarında uyurduk... <b></b> <b>BOLU'DA TAŞLI KARTOPU</b> Yıl 1987-88'di; Bolu'da evsahibi takımın kale arkasına geçtim diye, içine taş konmuş kartopuları yemiştim sırtıma. Ama yine de yılmadım ve montumu kafama çekip, <b>tam siper gol fotoğrafına yattım Bolu kalesinin arkasında:)</b> Yine, Nevzat Güzelırmak yönetiminde 2. Lig için kurulan, ancak 1. Lig'de 5. olan o meşhur sezonda (1987-88), Ersel Uzgur'un ilk kez A takımda oynadığı Adana'da; Bursalı 8 gazeteci içinde, gol çekmek için tek başıma kale arkasına geçmiştim Adana Demirspor maçında... Sen misin Demirspor kalesinin arkasına gol çekmek için giden... Zaten iyot gibi açıktayım, tek başına dikilen basın kolluklu (o zaman basın yeleği değil, kolluk vardı) bir tip olarak... "Şeftalili" küfürleri ve taşları yemeyi göze almıştım. Nitekim mancınıklar(!) hemen çalışmaya başlamıştı uğultularla beraber... Koca koca taşlar kafamı teğet geçerken, <b>Ali Nail Durmuş ve "Karaşimşek" Şenol Ulusavaş'ın </b>5 Ocak Stadı'nda her iki yarıda attığı golleri de kabak gibi çektim. Hatta taç çizgisinden fotoğraf çeken (o zamanlar izin vardı oradan foto çekmeye) bizim Suat (Paçacı) duymuş, Bursalı gazeteci abilerimizin <b>"Bak Serkan çekiyor golleri, sen de gitsene kale arkasına" </b>demesini ve diğer meslektaşının; <b>"Yaa, sıkıysa sen gitsene! Baksana nasıl koca koca taşlar atıyorlar!" </b>diye karşılık verdiğini... <b></b> <b>UNUTULMAZ HOCALAR</b> <b>Yılmaz Vural</b>'ın babacan ve samimi tavırlarını, <b>Nevzat Güzelırmak</b>'ın bana <b>'evlat' </b>deyişini, yardımcısı<b> Basri Ukuşer </b>Hocamı, <b>A.Suat Özyazıcı'nın 'Sarı'</b> diye hitap etmesini, <b>Yılmaz Gökdel'</b>in defalarca uyarmama rağmen, bana hep <b>'Serdar' </b>demesini de unutamam. Hatta öyle ki; Gökdel ile 1999'da Girne'de karşılaştığımızda, 'Naber Serdar' deyince ikimiz de patlatmıştık kahkahayı!.. Ayrıca, Gökdel'in Fomara Han'daki kulüpte 29 yıl önce yaptığı "yaşpastalı basın toplantıları" da o dönemde çok meşhurdu. Bir de <b>"Muhabirlerden en çok Mehmet Basit'i seviyorum"</b> derdi Gökdel. 'Neden?' diye sorunca da, <b>"Benden kısa tek muhabir M.Basit de ondan"</b> diye patlatırdı espriyi, kulakları çınlasın. (Mehmet Basit Abimizi de rahmetle anıyorum.) Aslında daha uzun süre görev yapacaktı <b>'Kısa Maltepe' </b>lâkaplı Gökdel Hoca ama, kendi getirdiği santrfor Erhan Kiremitçi (K.Erhan) o kadar çok gol kaçırdı ki, ilk haftalarda, Yılmaz Hoca da adaşı Yılmaz Vural'a görevi Almira Otel'de yönetici merhum Tacettin Bey'in ofisinde teslim etmek durumunda kalmıştı. <b></b> <b>İNTERTOTO FIRTINASI</b> 1995'te Musisi, İntertoto Kupası'nda tarihe geçen ilk Timsah yürüyüşünü Atatürk Stadı'nda yaparken, Baliç, Ercüment golleri sıralarken, Bursa Hakimiyet ve Yeni Yüzyıl Gazetesi'nde çıkan yazılarımı hiç unutamam. <b>Ercüment'in ağları delen golünü</b>... Sahi; Karlsruhe maçında uzatmalar ve penaltılarda yaşadığımız heyecanı unutmak mümkün mü? 22 sene geçse de, dün gibi aklımızda... <b>Nejat Biyediç'in, kaleci Zalad'ın belini kırdığı</b> çalım sonrası attığı golü... <b>Sarı Boğa Pingel'in, Palasz'ın, Sarı Vedat Vatansever'in gollerini, Vidolov'un, Moşe'nin </b>milimetrik paslarını... 1992'de Lemi Keskin'in bizim spor servisinde yaktığı meşaleyle başlayan Yeşil Timsah'a geçiş sürecini... <b>2006'daki geri dönüşte; Beşiktaş maçındaki tekbir seslerini ve "hesap görüldü" tişortunu...</b> <b></b> <b>İÇİMİZE AKAN GÖZYAŞLARI</b> 2004'te gözyaşlarımızı içimize akıtıp 41 yıllık çınarın Sakarya'da devrildiği o kapkara günü Olay Spor'un sayfalarına yazmak durumunda olan Spor Servisi'nin Şefiydim o dönem... Önceleri donup kalmıştık hepimiz... Ama üzüntüden yığılıp kalma gibi bir lüksümüz yoktu! Kötü de olsak, ağlasak da o sayfalar yapılacaktı! Nitekim içimiz kan ağlayarak görev yaptığımız o geceyi hatırladıkça yüreğim bir tuhaf olur! <b></b> <b>LİG A KUPA TÖRENİNİ GÖREMEDİK</b> Sonra... 2006'da Başkan Levent Kızıl döneminde; Lig A şampiyonluğuna ulaştığımız gece de 'önce gazeteciyim, sonra taraftar' durumunu bir kez daha yaşadım! Kupa törenini göremeden, görev gereği gazetemiz Olay'a koşmuştuk, Cemal Ekentok ve Ali Aydoğdu ile birlikte... Töreni gazeteye yetişip ekrandan izlemek bana çok koymuştu. Ayrıca o gece Çatalfırın'daki izdihamı ve takım otobüsünün bu nedenle Heykel'e çıkamadan Tophane'ye doğru dönmek zorunda kaldığına canlı olarak tanıklık etmek istemez miydim!? "Gazetecilik beklemez, verilen görev kutsaldır" dedik ve yine sineye çektik. <b></b> <b>ŞAMPİYONLUK GELİYOR</b> Temmuz 2009'da Avusturya kampıyla başlayan sezonda, Olay Medya Spor Müdürü olarak, kampından deplasmanına; şampiyonluk sürecinin her anına tanıklık ettiğimi hatırlayınca yüreğim ferahlıyor hemen... Nasıl ferahlamasın dostlar, ömür boyu peşinden koştuğu takımı, bırakın şampiyon olmuşken, ilk 3'e girmiş bile göremeden göçüp gitmiş binlerce yeşil-beyazlı yüreği düşününce, insan kendisini o kadar şanslı hissediyor ki! Ayrıca Türk futbolunda devrim yaratan <b>16 Mayıs 2010 gecesi Olay TV</b>'de spiker Gökhan Küçükkaplıdağ ile teknik direktör Yalçın Gündüz'e maç anında 90 dakikalık karşılaşma için canlı programı koyarken de zafere inanıyordum. O; <b>9 saat süren "rekor" canlı yayında</b>, gece 50 bin tirajlı gazeteyi bitirdikten sonra saat 02.30'da sunuculuk görevini Gökhan'dan devraldığımda yorgunluğumu hiç hissetmiyordum bile... Yayına Adem Vural ve Erkan Öncel'le sabaha karşı 03.30'da son noktayı koymuştuk. <b></b> <b>KUPA TÖRENİNİ ANLATMAK</b> Bir de, 17 Mayıs'taki şampiyonluk kupa törenini stadın çatısından Adem Vural ve Erkan Öncel'in yorumlarıyla, saatlerce canlı anlatmanın; <b>"Veee kupa Kaptan Ömer Erdoğan’ın ellerinde yükseliyor"</b> diyerek mikrofon başında haykırmanın hazzı ve gururu, o kente, takımına, renklerine aşık olduğu <b>kaç gazeteciye, spikere kısmet olur?</b> Sorarım size; o anların değeri parayla pulla ölçülebilir mi? <b></b> <b>TARİHİ BELGELER</b> Ayrıca, o tarihi günlerde, 2 kez verdiğimiz şampiyon Bursaspor'un 4 parçalı dev posterini, 50 bin basan Olay'ın o unutulmaz çift sayfalık devasa şampiyonluk kapak sayfasını, 100 sayfalık kuşe kağıda basılı 'Şampiyonluk Kitabı'nı bedava verişimizi hatırlıyorum da, "umarım ölmeden Allah bana yine gazeteci olarak böyle zafer dolu hizmetlere imza atmak nasip eder" diye dua ediyorum. Tabii, <b>Olay TV Spor Şefi Tarık Çapçı </b>arkadaşımın kaleme alıp hazırladığı '<b>Kuruluştan Şampiyonluğa Bursaspor' adlı 63 dakikalık VCD</b>'nin Olay'la ücretsiz verilmesini de çok önemsiyorum. Olay Medya Spor Servisi olarak yaşadığımız o gururu unutmak mümkün mü? O unutulmaz eserlere katkı koyan, emek veren bütün arkadaşlarıma bir kez daha buradan teşekkür ediyorum. <b>Olay TV'de her pazartesi Final'de moderatör Özge Yetişmişoğlu, Tarık Çapçı, Erkan Öncel, A.Suphi Evke, Adem Vural</b> ve tüm Olay Medya Spor Servisi ile müthiş işlere ve programlara imza attık. <b></b> <b>BAYRAĞIMIZ BOĞAZ'DA</b> Şampiyonluğun coşkusu çok tazeyken, Bursaspor bayrağı, tıpkı o meşhur tezahürattaki gibi İstanbul'un 2 köprüsünde DALGALANIRKEN, <b>Tarık Çapçı, Ayhan Işık</b> ile İSTANBUL'da 2 ayrı noktadan; Boğaz Köprüsü'nden canlı yayın yapmıştık. Biz bu canlı yayını merkezden yorumlarken aldığımız hazzın tarifi yoktu! Yayın ekibi olarak hepimizin tüyleri diken diken olurken, habercilik anlayışımızla yine fark yaratmış ve tüm Türkiye'ye, hatta dünyaya bu tarihi bayrak asma törenini anında ulaştırmıştık. <b></b> <b>ŞAMPİYONLAR LİGİ MÜZİĞİ</b> Sonraki sezon, 60 yıllık emektar Atatürk Stadı'nda ilk <b>Valencia maçında Şampiyonlar Ligi müziğini duyduğumuzda hangimizin tüyleri ürpermedi ki</b>?! Glasgow Ibrox Stadı'nda, Manchester Old Trafford'da, Valencia Mestella'da tarihi Şampiyonlar Ligi maçlarının hepsini yerinde izleyen 10-15 Bursalı gazeteciden biri olmanın verdiği tarifsiz gururu anlatmak mümkün mü? Tabii ki hayır! Hani <b>'anlatılmaz yaşanır' </b>derler ya, aynen öyle. <b></b> <b>ERGİC'LE OLD TRAFFORD'DA</b> Efsane orta saha Ivan Ergic ile İngiltere'deki ManU maçından bir gün önce tünelden Old Trafford Stadı'nın çimlerine ayak basarken yaptığımız Türkçe sohbetin keyfi, değeri ölçülebilir mi? <b></b> <b>ŞAMPİYONLUK GÖREMEDEN...</b> Ayrıca şampiyonluk göremeden yitip giden o kadar çok yürek var ki! Medyaya bakarsak; 23 yıl beraber maç anlattığım ve omuz omuza çalıştığım <b>Mehmet Özman</b> Abim, emektar muhabir <b>Mehmet Basit</b>, Bursa'nın duayen gazetecilerinden <b>Aykan Uzoğuz Hocamız, üstadımız Enver Ayhan, merhum muhabirler Çetin Şeker, Selim Hacıoğlu, Atalay Gönül, Selman Abi</b>... Yakın zamanda aramızdan ayrılan <b>Süleyman Gökova, Erdal Çolak, Alican Tarakçıoğlu, Erhan Tamiş</b> ve daha adı aklıma gelmeyen birçok basın emekçisi... Allah bu camiaya hizmet eden herkese rahmet eylesin. Âmin. <b></b> <b>VEDA GÜNÜNE DAİR...</b> 1,5 yıl önce Aralık 2015'te Mersin İY maçıyla veda ederken efsane Atatürk Stadı'na; stadın her yerine daha bir farklı gözle baktım. Teksas'a, maratona, açık kaleye, çatıdaki naklen yayın kulübesinden kuşbakışı her yere göz attım. Sonra basın tribününe inince; Tribünlerdeki o muhteşem şovu izlerken, adeta zaman tüneline girdim. O yıllar, film şeridi gibi böyle geçti gözümün önünden... Gözlerim buğulandı. Sanki hiç ayrılmayacakmışız gibi geldi. Hani, sevdiğinden uzak kalınca bir boşluğa düşersin ya; İşte aynen öyle bir şey... Boğazım düğümlendi. Yüreğime sanki koca bir taş oturdu. Basın tribününden ayrılmak istemedim dakikalarca... Adeta çok eski bir dostundan ayrılmak zorundaymışsın gibi... Ve stat yıkılınca (tribünler traşlanınca), 40 yıllık arkadaşını hissetmiş gibi oldum geçen sene)... <b></b> <b>SEN ÇOK YAŞA</b> Velhasıl kelam, iyi ki 30 senedir bu işi yapıyorum... İyi ki Bursasporlu bir babanın ve ailenin oğlu olmuşum. Bir kongre üyesi olarak; Elim kalem tuttukça ve dilim döndüğünce bu sütunlarda ve ekranlarda; sevdamız Bursaspor'u, inandığım değerler doğrultusunda, sağduyuyla yazmaya ve yapıcı eleştirilerde bulunmaya devam edeceğim. <b>Seni sevmeyi bazen ağır ödesek de...</b> <b>İnşallah, cumartesi akşamı Trabzon'dan müjdeli haberlerle dönmek umuduyla...</b> <b>***</b> <b>Dünya durdukça;</b> <b>Sen çok yaşa Bursaspor</b>...