<div> Finansal kurumların yeniden kredi ve devlete borç verebilme kabiliyetlerinin kazandırılmasının ekonomik döngü­nün devamı için olmazsa olmaz koşul olduğunu belirt­miştik. Finansal kurumların son yirmi yılda verdikleri ancak dönmeyen kredilerin karşılıkları bu şekilde ye­rine konmuş oldu. Bu bedeli enflasyon ve hayat pahalı­lığı olarak vatandaşlar olarak ödüyoruz.</div> <div>Sistemin devamı için finansal kurumların kaybettik­lerini yerine koyması yeterli midir? Hayır, yeniden borç alabilecek ve tüketime devam edecek bir nüfusa da ih­tiyaç vardır.</div> <div>İşte bu noktada geçen hafta açıklanan destek paketi boşluğu doldurmaya adaydır. Yaklaşık altı milyon va­tandaşın borçlarının kapatılacağı anons edilmiştir. Bu vatan­daşların ödeyemediği borçların hazine tara­fından karşılanacağı­nın açıklaması toplum tarafından benim­sendi. Hiçbir tepkinin oluşmamasının sebebi, daha önce defalarca bu işlemlerin bir şekilde gerçekleşme­siydi.</div> <div>Refah dönemlerinde yapılan borçlanmalar, her zaman vergi mükellefleri ve özellikle tasarruf sahipleri tarafından ödenmiştir bu topraklarda.</div> <div>Görünen bu altı milyon vatandaşın borçlarının ödenmesinin sistem açısından istenen rahatlığı sağla­mayacağıdır. Açıklana­cak yeni paketlerle daha çok sayıda vatan­daşımızın borcu kamu maliyesi tarafından üs­telenilecektir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde borçlu olmak işin püf noktası­dır, sonra banka da şir­ketler de kamu da sizin avucunuzdadır.</div> <div>Vergisini ödeyen, ayağını yorganına göre uzatan vatandaş­lar faturanın büyük bir bölümünü öder, durur.</div> <div>Bugün uygulandığı açıklanan ekonomik program ucuz kredilerle katma değeri olmayan üretim modelle­rinin ayakta tutulmasını öngörmektedir. Parasının de­ğerini bilerek iş yapan, devlete yük olmayacak girişimciler desteklenmediği sürece faturayı ödeyenler hep aynı olacaktır.</div>