<div>Irak ve Suriyedeki gelişmeler kısa ve orta vadede Türkiyenin gücünün, potansiyelinin ve vizyonunun sınandığı bir dönemde yaşanıyor. Türkiye bölgede terörden arındırılmış toprak büyüklüğünü ne kadar artırabilir ve diplomatik olarakta süreci meşruiyet dairesinde sürdürebilirse hem terörün geriletilmesi, hem de ülkemizdeki mültecilerin kendi topraklarına dönmesi açısından büyük imkânlar ortaya çıkabilecektir.Güneyimizde bu yakıcı gündem yaşanırken PKK ve FETÖ Terör Örgütü ile de yoğunluklu bir mücadelede devam ediyor. Bu çalışmaların hukuk içerisinde yapılması ve dünya da olumsuz algıların oluşmaması içinde ciddi çaba harcanıyor.<b>HALKIN GÜNDEMİ REFORMLAR</b>Bu yoğun gündem yanında ülkemizin geciken yapısal reform başlıkları da sürekli gündemde tutuluyor. Çünkü ülkemizin daha doğru ve verimli zeminde yönetilmesi, ekonomik kalkınmasının sürdürülebilir özelliğe kavuşması ancak bu reformların başarılmasına bağlı. Aslında iktidar ve muhalefet değişik platformlarda benzer yapısal reform ajandalarını açıklıyorlar. Kamuoyunun yapısal reformlar konusundaki iradesini ölçmeyi amaçlayan bir kamuoyu araştırmasında Türkiyenin hangi reformlara ihtiyacı var sorusuna verilen cevaplar aşağıda yer alıyor.</div> <div>Adalet reformu %75Eğitim Reformu %68Vergi Adaleti %42 İthalata Dayalı Büyümeden Kurtulma %36Enerjide Dışa Bağımlılıktan Kurtulma %35Seçim Sistemi / Siyasi Partiler Kanunu %21,5Sosyal Güv. ve Sağlıkta açık vermeyen yapı %8</div> <div>Vatandaşın gündemindeki bu reform başlıklarını da not ederek asıl konumuza dönmek istiyorum.<b>MEVCUT YAPI SORUNLU</b>Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin halkoyu ile yapılmasını takiben mevcut anayasamızdaki Cumhurbaşkanının güçlü yetkileri ve Cumhurbaşkanının yaptığı hizmetlerden sorumluluğunun bulunmaması konuları toplumda ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi. Ciddi icra faaliyeti içerisinde bulunacak Cumhurbaşkanının anayasal olarak sorumlu hale getirilmesi gereği ifade edildi. Bu durumda da özellikle farklı siyasi gelenekten gelen hükümet yapılarında krize varan problemler yaşanabileceği belirtildi. Halka verilen Cumhurbaşkanı seçme yetkisinin geri alınabilmesinin zorluğu nedeniyle çözümün hükümet sisteminin değiştirilmesi yöntemi ile gerçekleştirilmesi gündeme geldi. Yani halen sürdürülen parlamenter sistemden Tam Başkanlık sistemine geçilmesi öneriliyor. Bu öneriyi besleyen gerekçelerden biriside mevcut parlamenter sistemin uygulamada ciddi zaaflar taşıyor olması. Yürütmenin yasama içerisinden çıkması nedeniyle yasamanın denetim yetkisini fiilen kullanamaması örnek gösteriliyor. Yasama ile ilgili bir başka eksiklik ise seçim barajı ile milletvekili seçim yönteminin halkın iradesinin parlamentoya doğru yansımasını engellediği belirtiliyor. Yine parlamenter sistemde yargı bağımsızlığının da HSYK seçim yöntemi nedeniyle sağlanamadığının altı çiziliyor. Öncelikle şu tespitleri yapmakta yarar var. Parlamenter Sistem ve Başkanlık sistemlerinin her ikisi de demokratiktir ve meşrudur. Ve bu tartışma cumhuriyet rejimi tartışması değildir. Tartışma hükümet sisteminin ne olacağı tartışmasıdır.<b>ORTAK AKIL NE DİYOR?</b>Gelinen noktada entelektüel kesimler, akademia, basın, sivil toplum ve siyasi grupların değerlendirmelerinde şu başlıklar öne çıkmaktadır.1-Türkiyede Cumhurbaşkanlığı Hükümet yetki ve sorumlulukları Anayasada yeniden düzenlenmelidir. Mevcut durum sürdürülebilir değildir.2-Parlamenter sistemin eksik yönlerinin tamamlanması yada Başkanlık sistemine geçilmesi mümkündür. Önemli olan bu değişim yaşanırken Türkiyenin demokratikleşme seviyesinin yükseltilmesidir.3-Başkanlık sisteminde güçlü yürütme (Başkan ve dışardan atanmış Bakanlar Kurulu), güçlü denetim yapacak meclis ve yine güçlü denetim yapacak bağımsız ve tarafsız yargı yapısının oluşturulması zorunludur.(Denge / Denetim)4-Kamu yönetiminde liyakat esas alınmalı ve tüm politikalarda kapsayıcı olunmalıdır. Başkanın yardımcılarında yada Bakanlar Kurulunda muhalefet mensuplarına da yer verilmelidir.5-Türkiyenin ihtiyacı olan yapısal reformlar hızla hayata geçirilmelidir. Başkanlık sisteminin denge mekanizmaları olan güçlü yasama ve bağımsız yargının nasıl oluşacağını ise toplumun demokrasi talebinin seviyesi belirleyecektir.</div>