İki dileğim var

Yağmur hiç dinmiyor, her damla keder sanki 

Sensiz gün bitmiyor, bu kader benim değil sanki 
Güle güle sana, yolun açık olsun 

Selçuk Ural’ın sesini çok severim. Güle Güle Sana da en güzel ayrılık şarkılarından biridir. Yine Ertuğrul Sağlam ile ayrılık yaşıyoruz. İlki kadar zor ve ani olmadı. Kayserispor maçının ilk 11’ini gördüğümde maalesef anlamıştım. Hoca bu akşam gidecekti.

Gitti de…

Tomas Necid’in kendini aşan performansı olmasaydı, belki bugünü daha önce yaşayacaktık. Zaman diliminin önemli olduğu tek konu, karşılaştırmalarda ortaya çıkıyor. Çok basit, Christoph Daum’un performansı bile aynı dönemde daha iyiydi.

Ertuğrul Sağlam gitmemeliydi demek, maalesef çok haklı değil.

Ve sorun sadece Sağlam’da değil. Hatanın asıl sorumlusu bu oyuncu grubunu oluşturandır. Kendi takımlarında sorumluluk alarak onları ileriye taşımamış futbolculardan, Bursaspor’da sorumluluk almalarını bekliyoruz. Dzsudzsak dediğimiz sol ayakla sağ kanatta kaleyi yoklama oyunu oynayan sarışın yakışıklı çocuk da takımın yıldızı olmuş. turkhaber.com’daki iki önceki yazımda bu futbolcuların sorumluluk almadıklarını yazmıştım. Bu oyuncu grubu, zeki ama çalışmayan bile değil.

Sorumsuz insanlardan oluşuyor.

Josue’nin turkhaber.com’a yaptığı açıklamaları hatırlıyorsunuz.

Uzatmayacağım.

Josue, Stoch, Jorquera, Bekir Yılmaz, Erdem Özgenç.

Bu oyuncular Ocak ayında gitmeliler. Cuenca, Advincula, Dzsudzsak, Mert Günok ve Tom De Sutter ile de forma önemi hakkında konuşulmalı.

Burada yönetimin yapacağı yanlış şu olur, parayı kullanmak. Tehdit etmek…

Paranızı az veririm, zamanında vermem, prim vermem, sizi tesislere çakılı tutarım vs.

Bunu da yaparlar, o potansiyelleri var.

Potansiyel demişken… Ertuğrul Sağlam’ın bu futbol aklıyla çalışabileceği tek yer Ortadoğu coğrafyası… Bülent Uygun’un izinden giderek başarılı olacaktır. Bunun için acilen Portekizce ya da İspanyolca öğrenmeli. İngilizce’yi yazmıyorum bile…

Avrupa futboluna yakınlaşmak için çabalayan Türk futbolunda başarılı olma şansı yok. Daha yavaş oynanan, savunmaların çakılı kaldıklarında pek bir şey kaybetmedikleri, orta alanda ileriye dönük 3 yetenekli futbolcu ve senede 10 gol atan forvetin iş yapabileceği tek yer artık Arap ligleri…

Bir nebze de Çin.

Bu sebeple yüzünü ileriye dönmeyen ve eskiden ders çıkarmayan Ertuğrul Sağlam’ın tanımadığı 20 futbolcuya öğretecek bir sistemi olmadığı için başarısız oldu. Bursaspor’a, radikal bir teknik adam gerekiyor. Kendi bildiğini okuyacak, zamanla yönetime sahada ve futbolculara tesiste ders verebilecek bir teknik direktör gerekiyor.

Ersun Yanal ve Zico gibi teknik adamlar buna uygundur.

Bir başka yol da mühendislik gerektiren yoldur. Bu konu için de Lucien Favre gibi isimler ortaya atıldı, atılıyor.

Lucien Favre, belirli bir sistemi olan ve kafasındaki oyuncu kalıplarıyla oynamak isteyen bunun için de oyuncularını şekillendirebilen bir teknik adam. Özellikle altyapıdan aldığı oyuncuları törpülemeyi başararak, bildiği oyuncuları da takımına kazandırmayı seviyor. 4-4-2 sistemini benimsediği için de farklı rollerde yetişen futbolculara nasıl çeşitlilikle oynayacağını anlatarak, özelliklerini geliştirme sürecini yönetmeyi iyi biliyor.

Favre da tıpkı Türk yöneticiler gibi transferde yanılabiliyor ama aldığı futbolcuların stilini baktığınızda görüyorsunuz ki tutarlı transfer yapıyor.

Özetle Lucien Favre Bursa’ya gelmez. Gelse de bu kafa yapısındaki taraftar, yönetici ve futbolcularla başarılı olacağını düşünmüyorum.

Altyapı romantizmi de yapacak durumda değilim. Josue, Stoch vb. sorumsuzlar yerine altyapıdan futbolcular oynatalım romantizmini yapacaksanız da Furkan Soyalp gibi futbolcular oynasın.

Kısacası, durum vahim. Bursaspor’un çaresi tempo yapabilecek, radikal ve gerektiği takdirde yıldız olarak pohpohlanan (Josue ve Stoch gibi) futbolculara adaletli davranabilecek bir teknik adam gerekiyor.

Benim iki dileğim var. Ersun Yanal ya da Robert Prosinecki.