Komşunuzun, hakkınızda ne düşündüğünü bir bilseniz var ya?!

“Manolya Apartımanı Daire 7”… Bilinen bir oyun değil. Çünkü yeni yazıldı. Yazan da, Tiyatro Advocato’nun yönetmeni Avukat İzzet Boğa… Oyunu Aziz Nesin’in öykülerinden derledi.

Komşunuzun, hakkınızda ne düşündüğünü bir bilseniz var ya?!

Böyle bir soruya “Ne düşünürse düşünsün! Umurumda değil!” yanıtını verecek kişi oranı kaçtır sizce?

Çok düşük değil mi?

İşte bu toplumun her bireyini biririnden uzaklaştıran, çatışmaları, düşmanlıkları artıran temel sorunlarımızdan biri de bu… Karşımızdaki kişiyi tanımadan, önyargılı bir şekilde fikir yürütmek ve hüküm vermek… En iyi yaptığımız bu…

Kaba tanımıyla dedikodu!

Oysa dedikodu yapacağımıza, herhangi bir sanat dalıyla uğraşıp vakit geçirsek ne hoş olur değil mi?

Mesela, Bursa Barosu’na kayıtlı avukatlar tarafından kurulan “Tiyatro Advocato”da yer alan avukat ve yargı mensupları, boş zamanlarında dedikodu değil tiyatro yapıyorlar.

En son sahneye koydukları oyun da “Manolya Apartımanı Daire 7”

Daha önce bu oyunu kimse izlemedi. Bilinen bir oyun değil. Çünkü yeni yazıldı. Yazan da, Tiyatro Advocato’nun yönetmeni Avukat İzzet Boğa…

İzzet Boğa, bu oyunu Aziz Nesin’in öykülerinden derledi. Yazar ve karısının yeni bir daireye taşınmasıyla başlayan öyküler, tam da girizgahta bahsettiğimiz, kimsenin birbirini tanımadan ve bu yolda çaba göstermeden birbirini yargılıyor olmasını konu alıyor.

Tek perde müzikli komedi için İzzet Boğa, oyunu izlemeye gelenlere verilen broşürün arkasına şu makaleyi yazmış…

“Tanıyor muyum seni?” başlıklı yazıyı aynen aktaracağım çünkü çok hoş:

“Yirmi yıl bir yastığa baş koyduğumuz halde tanıyor muyuz birbirimizi? Gerçekten biliyor muyuz birbirimizi, yoksa bildiğimizi mi sanıyoruz? ‘Ben onun ciğerini bilirim, beraber yaşadık bir ömrü’ dediğimizde acaba gerçekten birbirimizin düşüncelerine, hayallerine, inançlarına bu kadar yakın mıyız?

Yoksa yakın gibi mi yapıyoruz? Aslında birbirimizin fersah farsah uzağında mıyız? Belki de çatışmadan uzak durabildiğimiz ölçüde yan yanayız? Belki de gizlice sınırlarımızı çizdik ve ihlal anında savaşa hazırız. Yok saymaya, yok etmeye, yok olmaya...

Aynı coğrafyada yüzyıllardır birlikte yaşayan insanlar, inançlar, topluluklar, hala ama hala inatla tanımıyor(muy)uz birbirimizi? Tanımamaya ve anlamamaya direniyor muyuz? Bizim gibi olmayana tahammülsüz, anlayışsız, küstah, sağır ve kör müyüz?

Daha acısı tanımak istemiyor muyuz?

‘Tanışmak’ yeterli geliyor hepimize değil mi? ‘Tanışmak’, ‘tanımak’ yerine geçti, hatta tanıdığını zannetmenin yerini aldı çoktan...

İnsanımızı olağanüstü tahlillerle hikayelendiren, adeta genetik kodlarımızı çözen büyük yazar Aziz Nesin'in ‘herşey neden böyle?’ ve ‘biz neden böyleyiz’ diye her düşündüğümüzde hemen cevapları sıralayıveren dahiyane öyküleri, bugünümüze-yarınımıza ışık tutmaya devam edecek, her sıkıştığımızda, sorular bizi her bunalttığında yardıma koşacak. Usta, kuşaklar boyu bize yardım edecek ve daha güzel bir ülke ideasında bize yol gösterecek.

Ben, ‘Manolya Apartımanı Daire 7’ adıyla birleştirdiğim bu hikayeleri seçip sahneye uyarlarken, bir arada yaşasak bile aslında birbirimizi tanımadığımızı, dahası tanımak istemediğimizi düşündüm. Çünkü tanımanın anlamak, anlamanın uzlaşmak ve uzlaşmanın ‘isteklerinden, menfaatlerinden ve kendinden taviz vermek anlamına geldiğini’ çok iyi bildiğimizi ve işin kötüsü karşımızdaki ‘deve’ kadar zarar görecek olsa bile kendi ‘kıl’ kadar menfaatimizden vazgeçmek istemediğimizi gördüm.

Sizi de bin yıldır birlikte yaşadığınız insanları, inançları, kültürleri, toplulukları, dahası, eşinizi, ailenizi, çocuklarınızı, komşularınızı ve hatta kendinizi gerçekten tanımaya ve yeniden değerlendirmeye, düşünmeye davet ediyorum.

En yakınlarımıza, yakınımızdakilere ve kendimize bi soralım;

Tanıyor muyum seni?”

Bu sözlerin üstüne söz söylenmez elbette… İzzet Boğa ve ekibinin yüreğine sağlık…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...