<div></div> <div><span>Zelzeleler, doğal afetler, Afrika’daki kıtlık ve küreselsalgın hastalıklar boynumuzu bükse de;İnsanoğlu uzanan yaşam çizgisinde her daim pek çok felaketle sınanmıştır.</span></div> <div><span>Örneğin bir önceki sınavKorona illetini hatırlayın,yüzleri maskelerle perdeleyen ülkelere sınır kapılarını kapattıran. </span></div> <div><span>İnsanın tabiata hükmetme çabası her yüzyılda, her dönem ne bitti, ne eksildi ne de hırsından bir nefes tüketti.</span></div> <div><span>İnsan denen çiğ et parçası adını dahi koyamadığı sinsi düşmanla savaşırken asıl yaratıcıyı ya unuttu, ya işine gelmedi arka plâna attı.</span></div> <div><span>Oysa tabiatta hiçbir şey ne sebepsiz, ne de hikmetsiz sunulmuştu kulluk makamına.</span></div> <div><span>Anadolu’yu viran eden acı tecrübe depremin bileesrar-ı ayet-i kerimede ayan beyan ilân edildi de; okuduğuyla amel etmek istemeyennefsi emarenin aklını başına getiremedi.</span></div> <div><span>1400 sene evvelinden her şey bildirilmişti hâl bu ki…</span></div> <div><span>“Onun ilmi dışında yaprak bile kıpırdamaz, o yerin karanlıkları için de tek bir taneyi dahi bilir” (En’am 59)</span><span> diye ilân da edilmişti işitebilen kulaklara (!)</span></div> <div><span>Allah’ın iradesi dışında hiçbir şey muktedir değilken; çok katlı binaların felaketlere kapı aralaması korkuları yüreklere serpti geçti. </span></div> <div><span>Bütünacılar âlemlerin rabbinin yeryüzüne koyduğu ekolojik denge unsurlarınındahilindeydi oysa. </span></div> <div><span>Ama abdestten musaftan nasibi olmayan faydasızların Ali Cengiz oyunları zihinleri çoktan ele geçirmişti. İnsanlar yüce yaratıcının âleminde kiracı olduklarının bile farkında değillerdi.</span></div> <div><span>Zelzele, sel, yanardağ patlaması ve denizlerde oluşan minare boyu hortumlar ve nice doğa olayı belli bir periyodik takvim gütmeyen “Adetullah” tecellilerinden oysa.</span></div> <div><span>Elbette yer altı hareketlerinin bilimsel açıklamalarını önemli de, nerede tasavvuf âlimleriyle birlikte çalışan bilim adamları? </span></div> <div><span>Ekranda her iki tarafı bir arada yan yana fikir alışverişinde göreniniz var mı? </span></div> <div><span>Birileri her yerde her kanal da ahkâm keserken, ötekileştirilenler isesıkıştırıldığı mecralar da çırpınıyor ve her zaman ki gibi ilmi irfanı görmezden geliniyor. </span></div> <div><span>Oysa yüce rabbimiz böyle afetlerle insanoğluna aslında yetersizliğini ve çaresizliğini yüzüne vurmak için hatırlatıyor kendini. </span></div> <div><span>İlahi ikazlar olmasa, insanoğlu belki de kendi içindeki derinliği hiç bilemeyecek, o manevi dersi hiç alamayacak, maddesel bir gafil olarak savrulup gidecek. </span></div> <div><span>Zelzeleler tasavvuf ehillerince ilahi ikazlar olarak nitelendirilmiştir diyor tasavvuf büyükleri. </span></div> <div><span>Afetlerin örneğin depremin bilimsel izahının olması depremi açıklamak için yeterli bir sebepmi?</span></div> <div><span>Deprem hadisesinin yaratanını sezemeyip durumu sadece bilimsel izah ile geçiştirmek âlemlerin rabbini saymamak, görmezden gelmenin vebaline daha ne kadar sabredilebilir ki? </span></div> <div><span>Hiçbir şeyi tesadüflerle açıklayamayacağımız gibi olağan üstü durumları da rabbimizi eksilterek sıradanlaştıramayız. </span></div> <div><span>Asıl vuku bulan yada bulacak olan en büyük felaketbu densizlikler biçarelikler olacaktır. </span></div> <div><span>Üstünde olduğumuz âlemin bir sahibi var ve ona boyun eğen olduğumuzu sözde değil öz de ispatlamamız gerekiyor. </span></div> <div><span>Önümüze konan hiçbir bilimsel gerçek inananları manevi realitelerden uzaklaştıramaz.</span></div> <div><span>Bugün İsrail’de, ABD’de, Rusya’da bu gibi çalışmalar çift koldan yapılarak puzzle’ın parçaları tamamlanıyor. </span></div> <div><span>Bizde ise her daim bir tarafın egosu tavanda ve diğerini muhatap dahi almak istemiyor küçümsüyor. </span></div> <div><span>Öyle olunca da bir şeyler eksik kalıyorya da ağır aksak yol alarak ülkeyi geri bırakıyor. </span></div> <div><span>Büyük Tasavvuf âlimi Osman Nuri Topbaş Hocamız bu konudaki görüşlerini şöyle ifade etmiş: </span></div> <div><span>Hakîkaten, birtakım âfetlerde, kurunun yanında yanan yaş ağaçlar misâli, mâsum çocuklar ve sâlih kimseler de vefât ederek hükmen şehîd olmaktadır. Bu iptilâları Cenâb-ı Hak bâzı kullarının günahlarına keffâret kılmakta, bâzılarının ise mânevî derecelerini yükseltmeye vesîle etmektedir. Nitekim bu husustaki bâzı hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulur: <strong><span>“Bir kul kendisi için (Cennet’te) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk-çocuğuna bir belâ verir. Sonra (Allah) o kulu bu musîbete sabretmeye muvaffak kılar. Nihâyet (Allah) o kulu kendi katında hazırlamış olduğu makama eriştirir.”</span></strong> (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 1/3090; Ahmed, V, 272) <strong><span>“Kulun Allah indinde bir mevkii vardır ki, ona ibadetle erişemez. O mevkiye erişinceye kadar Allah, onu hoşuna gitmeyen (iptilâ ve musîbetler)le imtihan eder.”</span></strong> (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, II, 292) </span></div> <div><span>Sanırım hocamın en yalın üslupla anlattığı gerçekler bu konuda muallakta kalanların zihnini aydınlatmıştır.</span></div> <div><span>Evreni yoktan “Kün ol” emriyle yaratan âlemlerin rabbi öyle bir Melik ki; onun dilemesi olmadan hiçbir şey “O-la-maz.” </span></div> <div><span>Felaketlerde o’nun (cc) iradesi ve kudretiyle oluşuyor. </span></div> <div><span>Günahlarımızdan arınmamız ve kendimizle başbaşa kalarak düşünmemiz ve aklımızı başımıza almamız için musibetlerle bizi deniyor, terbiye ediyor. </span></div> <div><span>Bizlerde bu manevi bilince ulaşarak hastalıklarımızın devasını aramalıyız. </span></div> <div><span>Bakışımızdaki bu hızlı değişimin nedenlerini kendi içimizde çözdüğümüz an fâniyetin farkındalığına varacak ve doğru anahtarı doğru kilide inşallah takacağız.</span></div> <div><span>Objektif bakış açısına sahip olduklarını sanarak kafalarını kuma gömen sözde ilim adamları yaratanın yarattıkları ile oyalanıyor bize işin özünü izah edemiyorlar.Aslında onlarda biliyorlar ki; yabancı meslektaşları İslâmi İlimlerin ışığında yürüyor ve o yüzden arayı açıyor. Ama işin o tarafına yönelen yok. </span></div> <div><span>Bizdeki monşerler maalesef eski hamamda eski tasla dökünmeye devam ediyorlar. Ötesine geçmeye ne çapları ne de niyetleri var. </span></div> <div><span>Oysa gerçek yanıtlar görünmeyenin gizemin de sırlı. O da tek ayakla ağır aksak ancak bu kadar ilerliyor. </span></div> <div><span>Her hâlini, bakışını, âdabını, âlemi seyredişini sünnete uydurduğunda; kısacası hak’ça bakmayı öğrendiğinde sende senden öteki seni hissedeceksin. </span></div> <div><span>İşte o zaman düğümler çözülecek.</span></div> <div><span>İnşallah…</span></div> <div><span> </span></div>