Maç derbi Timsah harbi?

Aylardır dinleyenin bıktığı okuyanın usandığı bu klişe cümle…

Bursaspor taraftarını gaza getirmekten başka işe yaramıyor sanki!

Pek yemiyorlar ama ne yapalım yine de tekrarlıyoruz işte…

Çünkü küme düşme bölgesi denilen mayınlı arazide aylardır dolaşan bir Bursaspor’u içimize sindiremiyor kabullenemiyoruz.

Evet... Aynen devam:
Başakşehir karşısında mutlaka kazanmak mecburiyetinde Bursaspor.
Biliyoruz saçma...
Hem de iki kere saçma!
Birincisi, sanki Bursaspor’un rakipleri kazanmak zorunda değil!..

İkincisi, temenninin ötesine geçemeyen bu fikir, ancak takımı yönetenler ile sahada oynayacak olanlar tarafından benimsendiğinde itici güç olabilir. 
Benimsemek de yetmez, gereğini yapmak lazımdır ve bu yetenek sadece onlarda vardır.
Yaparlar mı acaba?

Bu hafta olur mu acaba?

Takım olarak, futbol olarak ümidi olan var mı Başakşehir maçından?
Hayır. 
Tek güvence rakibin lider olması ve Bursaspor’un büyük maçlarda tarihinden aldığı ilhamla büyük oynama ihtimali. 

Yani geçmişten gelen ‘Maç derbi ise Timsah harbi olur’ geleneği…
Yani veraset yoluyla kazanılmış genleri. 

Peki Bursaspor’un en tepesindeki Başkan ne yapıyor? 
Onun gündemi mali tablo…

Bizim gördüğümüz ve de bildiğimiz “önemli” maçlardan önce antrenman izleyen…

Prim açıklayan, hiçbir şey yapmasa da camiaya moral pompalardı başkanlar.

Oysa Sayın Başkan koymuş önüne Bankalar Birliği dosyalarını…

Yapılandırmada faiz oranı kaç olacak, kulüpler nasıl denetlenecek anlatıyor harıl harıl!

Ya takımın en tepesindeki komutan ne yapıyor?

Onur Atasayar, Burak Kapacak, Ramazan Keskin, Çağatay Yılmaz gibi…

Gençler ‘kazanılacak’ avuntusu ile eğlemeye çalışıyor koskoca camiayı!

Elbette genç futbolcuları kazanmak şahane...

Ama birileri Bursaspor otobüsünün yokuş aşağı hızla son düzlüğe doğru…

Yol aldığını, devrilme ihtimalinin yüksek olduğunu hatırlatmalı.

Şimdi siz söyleyin böyle bir ortamda...

‘Bursaspor Başakşehir’i yenmek zorunda’ diye çizip yazmamız saçma değil mi?

Olsun…

Ben her şeye rağmen bu maçtan umutluyum.