<div><b></b>Çok soran oldu hikayesini.</div> <div>Detayları, 3. kitabım<span> </span><b>'akıl kazıları'</b><span> </span>için karalamıştım bir köşeye.</div> <div>Ne zaman çıkar yayına kısmet.</div> <div>Satırlar akla düşenler de olsa, kitabın kapağının karesi Antartika'dan can dost Canan Sönmez'in objektifinden…</div> <div>Ona takılırım<span> </span><b>'sen bir kutup Ayısısın'</b><span> </span>diye...</div> <div>Güçlü kuvvetli, dirayetli bir iş kadınıdır, annedir, yüreklidir. Tüm kazıkçı Voyvoda'lara karşı inadına gülümser bir sanatçı edasıyla hayata.</div> <div><b>'Oğlum asıl sen ayusun'</b><span> </span>deyip eldeki pengueni kapak diye kakaladı işte.</div> <div>Deklanşörüne sağlık. O kare için kaç bin kilometre gitmişti.</div> <div>Çakma çiçeğe gelirsek. Hikayesi derin.</div> <div>Son yıllarda arada bir mezarlığa uğrarım. Aile mezarlığı değil.</div> <div>Sanırım 3-4 yıl<span> </span>önceydi. Kar kıyamet, hava buz.</div> <div>Önünden geçerken, karlar içinde bir gül görmüştüm. Etrafı buz tutmuştu.</div> <div>Çeşmeden avucuma suyu alıp etrafındaki buzu temizledim<span> </span>çıktım.</div> <div>Sonra bazen kendimi hep o mezarlıkta buldum.</div> <div>Neden diye sormadım. Ama iyi geliyordu.</div> <div>Aklımdakini ruhumdakini anlatır, elime aldığım bir bidon suyu usulca o<span> </span>çiçeğin dibine boşaltırdım.</div> <div>Kime ait olduğunu bilmediğim o mezarda bazen derdim kendime <b>“yakınları gelse ne derim?”</b> diye</div> <div>Sadece bir kaç özel dostumla paylaşmıştım.</div> <div>Öyle çok ruhani yanım olmasa da galiba onca kirli insan ilişkileri arasında bana kendimle kalmak ya da o<span> </span>çiçeği sularken içimdekini paylaşmak iyi geliyordu.</div> <div>Ya da rehabilite ediyordu.</div> <div>Bir gün hatta suyu yukardan dökerken yan mezarlıktaki yaşlı bir amca uyardı.</div> <div>“<b>Oğlum o kadar y</b><b>üksekten dökme, mermer çamur oluyor…”</b></div> <div>Haklıydı. Kirlenen yerleri de elimle temizleyip<span> </span>çıkmıştım.</div> <div>Bazen bana hassas bir hesaplaşma gibi gelirdi o mezarlık.</div> <div>Öylesine arızalı bir sistemin içindeydik ki.</div> <div>Gerekli gereksiz bir yığın insan barındırmıştık hayatımızda.</div> <div>Bir<span> </span>çoğunu da beslemiştik karga modunda.</div> <div>Aslında malum ego ve komplekslerle yüzümüze bakıp laylay yapsalar da biz biliriz insanın içindekini de beynindeki de.</div> <div>Zaten bunların<span> </span>çoğuyla yüzleşiyordum galiba o mezarlıkta.</div> <div>En azından kendime yalan söylemeyeceğim tek yerdi.</div> <div>Zaten oradaki aynada yüzleşemiyorsak yuh olsun bize.</div> <div>Ta ki 3. yılın sonunda, yani geçenlerde hastane dönüşü uğrayıp karşılaştığım manzaraya kadar.</div> <div>Şiddetli<span> </span>üşüttüm. Röntgen filmini bir görseniz. Vücüdu saran bir yığın gaz kütlesi.</div> <div>Sanki aygaz<span> </span>şubesi gibiyim. Kıvranıyorum.</div> <div>Yinede o acıyla daldım. Dedim bildiğimiz iki dua akıtayım içimdekini.</div> <div>Sonra aldım elime bidonu baktım<span> </span>çiçek yan yatmış.</div> <div>Elimi<span> </span>çiçeğin altına attığımda bir de ne göreyim!</div> <div>Çiçek plastik, altında yeşil içinde ince bir tel.</div> <div>Ben<span> </span>şaşkın, hatta aval<span> </span>ördek pozisyonunda öyle bakıyorum.</div> <div>Kendi kendime nasıl ya nasıl ya? deyip durdum!</div> <div>Son 3 yıl su gibi aktı gözümün önünden. Ulennn hiç mi fark etmedin o çiçeğin<span> </span>çakma olduğunu.</div> <div>Karda buzunu temizlediğim, sıcakta gidip aman susuz kalmasın dediğim, kime ait olduğunu bilmediğim o mezarlıkta ki halim.</div> <div>Fıkra gibiydim.</div> <div>Yüksek sesle <b>‘’Allah</b><b>ım g</b><b>ücüne gitmesin hadi su helal olsun da, onca ya</b><b>şanan insan ilişkilerindeki<span> </span></b><b>çakmalardan sonra bu mezarl</b><b>ıkta ki </b><b>çiçek de mi çakma?”</b> deyip çıktım oradan.</div> <div>Kapıda durup yine baktım. Kendi kendimle dalga geçtim.</div> <div>Plastik çiçeği gerçeğinden ayıramayan bir <b>‘hıyarsın’ </b>dedim.</div> <div>Yazıp<span> </span>çizer anlatırdım ya.</div> <div>Atardım yazı başlıklarını <b>‘benden bir<span> </span></b><b>ÇÜK (çok ünlü ki</b><b>şi) olur mu, hıyar olsam, beyinsizim vs’</b> diye...</div> <div>Kendi kendime tam makaralık olmuştum. Sar sarabildiğin kadar. Ne diyecektim bu gerçeğime.</div> <div>Direkt arızaya sardım zaten... Ama bu da bir dersti.</div> <div>Opera sanatçısı yeğenimle paylaşırken, <b>‘valla abi tam fıkra<span> </span></b><b>ötesi olmu</b><b>şssun, Temel kıskanır seni. Ama<span> </span></b><b>ç</b><b>ıkar bundan dersini, bu<span> </span></b><b>çakma çiçekten. Ya da o çiçe</b><b>ğin sapını al ne yaparsan yap’</b> demez mi!</div> <div>Kız haksız da değil. Bu bana son dönemlerde ki en yaşamsal dersti. Ya da mesajdı.</div> <div>Kaldır kafanı bak<span> </span>çevrene bir kez daha diyordu.</div> <div>Çünkü… Çünküsü yoktu.. Yarın ne yapacağım biliyor musunuz?</div> <div>Bu kez o<span> </span>çiçeğin plastik olduğunu yani<span> </span>çakma olduğunu bile bile gidip yine sulayacağım.</div> <div>Neye yatırım yapmam gerektiğini bana bir kez daha hatırlattığı için.</div> <div>Hep derim bu ülkede Can babalık, Aziz Nesin’lik<span> </span>çok malzeme var...</div> <div>Çekin çekebildiğiniz yere.</div> <div>Yaşamın içindeki günlük abidik dubudikten insan ilişkilerine kadar.</div> <div>Benim bir<span> </span>çakma çiçekten aldığım<span> </span>çok özel bir ders oldu.</div> <div>Bir yandan da eşimin kemoterapileri sürerken aslında ilaç gibi gelmişti.</div>