Zenginliğin ve yoksulluğun inşası-II Kurumsal Kapsayıcılık

Zenginliğin ve yoksulluğun inşası-II Kurumsal Kapsayıcılık

Zenginliğin ve yoksulluğun inşası-II Kurumsal Kapsayıcılık

Geçen hafta ABD-Meksika sınırında yer alan ve sınırın kasabayı tam ortadan böldüğü Nogales Kasabasının ABD sınırları içinde kalan Kuzey ve Meksika sınırları içinde kalan güney bölümlerinde 40 yıllık bir süreç sonunda yaşanan değişimleri bir tablo halinde sunmuş ve nedenlerini sorgulamıştık.
Kuzey ve Güney Nogales kasabasında yaşanan gelişmişlik farkının, coğrafi, kültürel ve bilgisiz yönetici kavramları ile açıklanamadığını da belirtmiştik.
Prof. Dr. Daron ACEMOĞLUnun “Ulusların Düşüşü” adlı eseri bu soruları açıklamaya çalışırken farklı bazı ülkelerdeki örneklerden hareket ediyor.
Siyasi iradenin belirlediği politikalara göre şekillenen kamu kurumlarının ne kadar kapsayıcı oldukları ise şu çarpıcı örneklerle ifade ediliyor.
1- Mısır Tahrir meydanında bir genç ülkenin geri kalmışlık gerekçelerini açıklarken, Etkisiz ve yaşlanmış bir devlet, Hırs, yetenek ve becerilerini kullanamadıkları bir toplum, kalitesiz eğitim ve ekonomik fırsat eşitsizliği cümlelerini kuruyordu.
2- Bir başka örnek ünlü milyarder Bill Gatesin hayat serüvenine dair. Bill Gates ve benzeri iş adamlarının Birleşik Devletler eğitim sisteminin onların özgün yeteneklerini keşfedip onları tamamlayacak ilave yetenekler kazandırması ile önlerinin açıldığı, daha sonra ekonomik kurumların bu kişilere bürokrasi oluşturmadan şirketlerini kurmalarını ve projelerini finanse edebilmelerini sağladığı, kalifiye personel ve rekabetçi piyasalarda satış yapma imkanı bulabildikleri, tüm bu gelişmelerin Birleşik Devletler kurumlarınca ayrım yapmadan kapsayıcı şekilde herkese uygulandığı anlatılıyor. Bill Gates ve arkadaşlarının kurumlara ve bu kurumların oluşturduğu hukukun üstünlüğüne inançlarının tam olduğu belirtiliyor.
3- Kurumların demokratikleşmesi ile ilgili “Merkez Bankasının Bağımsızlığı” örneğinde iyi niyetli olmayan yöneticilerin saptığı yollar da kitapta çarpıcı şekilde anlatılıyor. Örneğin Zimbabve devlet başkanının servetinin kaynağını çok büyük bir piyango ile açıkladığı, yada Arjantin ve Kolombiyada Merkez Bankası Bağımsızlığı nedeniyle kaynak bulamayan yöneticilerin gereksiz harcamaları azaltma yerine kendi zenginleşmeleri için ülkeyi aşırı borçlandırdıkları gibi örnekler anlatılıyor.
4- Kapsayıcı olmayan kurumsal yönetim örneklerinden biriside BM Dış Yardım Organizasyonları örnek gösteriliyor. Yapılan yardımın; %10u ilgili ülkeye kalan %90ı ise BM Yolsuzluklarına gittiği ve sonuçta büyük başarısızlıklar yaşandığı ifade ediliyor.
5- İngilterenin 1688 Sanayi Devrimi ile ekonomisini ve siyasetini değiştirme başarısı göstermesinin zenginliğinin ana nedeni olduğunun altı çiziliyor. Toplumun kazandığı evrensel siyasal haklarını ekonomik fırsatları genişletmek için kullanabildiği anlatılıyor.
Dünyanın 30 zengin ve 30 fakir ülkesini saydığımızda ve geriye doğru 100, 150 yıl gittiğimizde istisnalar dışında büyük bir fark olmadığı görülüyor. Avrupa, Amerika, Japonya ve Singapur eksenli zengin ülkeler ve sahra altı Afrikada yer alan fakir ülkeler.
Nedeni, fakir ülkelerin coğrafyası, kültürü veya insan kaynağı kalitesizliği değil. Nedeni, fakir ülkelerdeki kurumların demokratik ve kapsayıcı olmamaları. Bu anlayışın yönetici elit tarafından benimsenmemesi olarak açıklanıyor. Ve önemli bir tespit yapılıyor. Kalkınma ve zenginleşmenin temeli, toplumun tüm imkan, yetenek ve kapasitelerinin sistem tarafından tam olarak değerlendirilmesi. Yani ülke vatandaşlarına siyasal ve ekonomik alanda fırsat eşitliği tanınması. Bunun için kimlik temelinde ayrımcılığa kesinlikle son verilmesi, farklı kimliklerdeki insanların yetenek ve kapasitelerinden ülke kalkınmasının mahrum bırakılmaması öneriliyor. Ve sonuçta tüm kimliklerin huzurlu ve mutlu olduğu zengin bir ülkeye ulaşma aşamasına geliniyor.
Yazının girişinde belirtilen Nagoles kasabasındaki Kuzey/Güney gelişmişlik farkının sebebi de kuzeyde özel ve kamu kurumlarının kapsayıcı oldukları, hizmetlerini üretirken, istihdam yaparken, yatırım kararları alırken, harcama ve gelir oluştururken kapsayıcı ve şeffaf oldukları, her alanda kendi insanlarına fırsat eşitliği tanıdıkları, değer üreten herkesi destekledikleri ve herkesin inandığı bir hukuk sistemi oluşturdukları için zengin oldular ve yüksek refaha ulaştılar.
Güney Nagolesdeki (Meksika) kurumlar ise yukarıda belirtilen yaklaşımların tam tersini uyguladı ve sadece fakirliği inşa edebildiler. Aynen diğer yoksul ülkeler gibi.

EKOHABER

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...