Yapılan bilimsel çalışmalarda ülkemizde 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu, yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edilmiştir.
Diyabet hastalığının görülme sıklığının obezitenin artışına paralel olarak hızla arttığı ve 20 yaş üzeri her yedi kişiden birinin diyabetli olduğu ortaya çıkmıştır. (Araştırmalarda %8.5 ile %13 arasında değişmektedir) Kısacası ülkemizde diyabetli hasta sayısında önemli bir artıştan söz etmek mümkündür. Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme ve obezitedeki (şişmanlık) artışın bu sonuca çok önemli katkısı olduğu bilinmektedir. Diyabet konusunda toplumda farkındalığın arttırılması ve konunun öneminin vurgulanması amacıyla Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile Dünya Diyabet Federasyonunun (IDF) öncülük ettiği, tıp tarihinde bu güne kadar üretilmiş olan en değerli molekülü İNSÜLİN HORMONUnu bulan Frederick Bantingin doğum günü olan 14 Kasım Diyabet Günü tüm dünyada her yıl belirlenen değişik tema ve çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Bu yılki Dünya Diyabet Federasyonunun belirlediği ve tüm dünyada kutlanılan 14 Kasım Diyabet Günü teması Geleceğimizi Koruyalımdır.
Geleceğe sağlıklı yürüyebilmek, yaşam kalitesini yükseltmek, beslenme alışkanlıklarımızı düzenlemek bizim elimizde. Diabete (şeker hastalığı), pankreasın yeterli insulin üretememesi veya vücudun ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamaması sonucu oluşan ve ömür boyu devam eden kronik ve genetik bir hastalıktır. Hastalığın ilerlemesi evrelerinde insülin üreten hücrelerin azalması görülür. Normal insan metabolizmasında besinler, vücudun başlıca yakıtı olan glukoza (şeker) dönüşmek üzere bağırsaklarımızda parçalanırlar. Daha sonra bu glukoz bağırsaklardan kana geçer ve kandaki şeker düzeyi yükselmeye başlar. Sağlıklı bireylerde kana geçen glukoz pankreastan salgılanan insülin hormonu yardımıyla hücrelerin içine taşınır. Şayet insülin hormonu vücudumuzda olmazsa ya da etkisi bozulmuş ise şeker hücrenin içine taşınamayacağı için, glukoz kanda artarak şeker hastalığı dediğimiz kan şekeri yükselmesi (Hiperglisemi) olur. Bu kan şekeri yüksekliği sürekli olarak devam edecek olursa organlarımızda (sinir, göz, kalp, böbrek vs) zaman içerisinde ciddi bozukluklara neden olur.
Diyabetin Tarihçesi
Milattan önce 2000den beri bazı yazıtlarda diyabetten bahsedilir. Mısırda Ebers papirüslerinde çok idrara çıkma (poliüri) olarak bahsedilmiştir. Milattan sonra 2. yüzyılda Kapadokyalı Arateus bu hastalığın etin, kolların ve bacakların eriyerek kana geçmesine yol açtığını belirterek akıp boşalma anlamına gelen diabetes kelimesini kullanmıştır.
İbni Sina (980-1037) ilk kez ayaklarda görülen diyabetik gangreni tanımlayarak şeker hastalığının sinirleri bozabileceğini ilk kez açıklamıştır. Paracellus (1493-1541) diyabetli hastalara açlık kürleri uygulamış, daha sonraki yıllarda da diyabet hastalığı ve tedavisi üzerinde çeşitli araştırmalar yapılmıştır.
Claude Bernard 1813-1878 yılları arasında hastalarda şeker yapımının arttığını ve merkezi sinir sisteminin bozulduğunu göstermiştir. 1921 yılından itibaren diyabet tedavisinde Frederick Banting ve Charles Bestin bulduğu insülin kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra ağızdan şeker ayarını düzenleyen ilaçlar keşfedilmiş ve ilerleyen yıllarda da çok daha yeni ve yararlı katkılar sağlanmıştır. Diabetes Mellitusun oluşumunu ve hastalık ilerlerken yarattığı yan etkileri aydınlatmaya yönelik araştırmalar ve tedavisi ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Bu aşamada en önemli keşif insülinin insanlık yararına sunulması olmuştur. İnsülin kullanıma girinceye kadar tip 1 diyabetlilerin tamamı ketoasidoz komasından kaybedilirken, bu gün bu oran %1ler civarına inmiştir.
Son yıllarda insanda insülin salınım ve etki fizyolojisini daha iyi taklit etmeye dönük ilaç tedavileri ve insülin pompa tedavileri de kullanım alanına girmiştir.
Diyabetin Kontrolü:
Diyabette tedavinin amacı kan şekerini normal sınırlarda tutarak diyabete bağlı gelişebilecek sağlık sorunlarının ortaya çıkışını engellemek veya önlemek, yaşam süresini ve kalitesini yükseltmektir. Diyabeti kontrol altına almanın ilk adımı onu öğrenmektir.
Eğitim
Fiziksel aktivite
Beslenme tedavisi
İnsülin ve/veya ilaç
Diyabet tedavisinin birbirini tamamlayan parçalarını oluşturur
Beslenme Tedavisi: Diyabetin kontrolünün temeli beslenme tedavisidir.
Amacı;
Arzu edilen metabolik kontrolü sağlamak;
Laboratuvar bulguların takip etmek:
Açlık kan şekeri (AKŞ) : 70-120 mg/dl
Tokluk kan şekeri (TKŞ) :<140 mg (az)
HbA1C:< 6.5 düzeyinde tutmeyı hedeflemek
Öneriler
Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilmeli,
Bireye uygun vücut ağırlığı sağlanmalı ve sürdürülmeli,
Öğün atlanılmamalı,
İnsülin ve/veya ilaç zamanlarına ve dozlarına dikkat edilmeli,
Önerilen fiziksel aktivitelere (yürüyüş gibi) özen gösterilmeli,
Sigaradan uzak durulmalıdır.
14 Kasım Dünya Diyabet Günü
14 Kasım Dünya Diyabet Günü
- 23-01-2025 08:21
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...