Her evin penceresinden önceleri ova görünürdü. Her ev, her ağaç saygı gösterirdi komşusuna, kapatmazdı önünü. Evler, binalar ufak ama ferahtı, güzeldi, şirindi. Şimdi, sokağımızdaki yüksek ama, aşağılık apartmanlardan soluğumuz kesildi.
Tüm bu kirlilik yetmiyormuş gibi, uzun bir süredir tabela kirliği yaşıyor Bursa. O eski alçakgönüllü ve kanaatkar esnafın yerini, kocaman tabelalarıyla, komşunun müşterisini çelmeye çalışan esnaf almış. Artık Bursalı esnaf için en büyük meziyet, marifet beceri değil; sadece tabelası kalmış. Ne yazık... Artık Bursa esnafı tabeladan medet umar durama gelmiş.
Kentimizi kirleten o kaba ve şekilsiz apartmanlar gibi, günümüz tabelaları da, kocaman gövdeleriyle, ruhsuz ve kaba biçimde, insanı rahatsız ediyor... Daha büyük yapıldığında tabelalar, insanların daha çabuk aldanacağını sanıyorlar. Belki de haklılar. Oysa önceleri hattatların yaptığı, ufak ve alçakgönüllü tabelalar birer sanat eseridir; bakanı, göreni heyecanlandıran, etkileyen... Her harfin anlamı ve ritminin olduğu şiirsi ve duygulu...
Bir Hat Müzesi: Ulucami
Bursa’daki birçok tarihi mekanda eşsiz hat örnekleri var. Ancak gezginlere göre Emirsultan Türbesi’nin hatları çok güzelmiş. Evliya Çelebi’nin dediği gibi; Dede Mehmet, Karahisari Hasan Çelebi gibi ünlü hattatların yazdıkları yazılar vardır ki, her biri birer Efrasyap hazinesine değer. 19. yüzyılda Marie De’Lone’ye göre de en ünlü Türk ve Arap hattatların yazıları bu türbedeymiş. Ama Ulucami yazıları bir başka ünlüdür...
Ulucami’nin bence en önemli özelliği, Türkiye’nin, hatta dünyanın en önemli hat müzesidir. Böyle bir mekanda, hiç bu kadar hat yazının bulunduğu yer yoktur dünyada. Ulucami, Türkiye’nin tek hat müzesidir. Her hat sanatçısının en büyük emeli, yazdığı eserinin bir gün Ulucami’ye asılmasıdır.
Ulucami’de, birbirinden değerli ünlü hattatların hatları sergileniyor yıllardır. Her biri farklı özelliklerdeki bu hatların tüm ayrıntısını, 1950 yılında Kazım (Baykal) Hoca kitabında yazmıştı. Hoca, 1989 yılında kitabının yeni baskısını hazırlarken, bu paha biçilmez antika hat eserlerden 50’sinin kayıp olduğunu farketti. Tüm girişimlerine karşın tablolar bir türlü ortaya çıkmayınca, o yıllarda bir dizi manşet haber yazmıştık Bursa Hakimiyet’te. Kaybolan bu 50 hat tabelasını sorduk ilgililere, yetkililere. Büyük fırtınalar kopardık o tarihte bu kayıp tablolar için. Ne oldu sonra, tablolar bulundu mu, sorumlular cezalandırıldı mı derseniz? Tablolar ortaya çıkmadı. Dahası, tabloların kaybolmasından sorumlu olan kişilere, o tarihte Vakıflar Müdürlüğü ödül bile verdi... Bugün ne durumda olduğunu bilmiyorum. Kaç tablo kaldı, yeni tablo var mı hiç bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum doğrusu. Kimseye hak etmediği yeni ödüller aldırmak istemiyorum çünkü...
Bursa Hattatlar Şehri
Bursa, şairleri olduğu kadar hattatlarıyla da ünlü bir şehir. Camilerde, çeşmelerde, mezar taşlarındaki o güzel yazılar, bugünkü gibi insanı rahatsız etmez, hoşluğu ile etkiler. Bu güzellikleri yaratan Bursalı hattatların bir listesini hazırladım bir hafta boyunca, tarihe geçsin diye...
Biyografi yazarları, Şiblioğlu Ahmed’i (öl.1538), Anadolu’nun en büyük hattat, nakkaş ve ressamı olarak gösterir. Vasi Alisi lakabıyla ünlenmiş Ali Çelebi’nin (öl.1543) Hümayunname (İst. 1293/1876) adlı kitabında bulunan 88 adet minyatür ise bugün birer sanat şaheseri olarak görülür. Acem olan Habib Efendi’nin de (öl. 1894) hattatlar üzerine yazdığı Hat ve Hattatan (İst. 1306) adlı bir kitabı var.
İstanbul Sarayına yazı hocası olan Mehmed Bursavi (öl.1740), Ulucami ile Muradiye Camii’nde büyük birer levhası bulunan Sırrı Efendi (öl.1905) ile bugün birçok cami ve çeşmede eserleri olan Vefai de, yeni usul bir yazı da keşfetmiştir.
19.yüzyılın en önemli hattatı ise Hazerfen unvanıyla anılmış İbrahim Efendi (öl.1902) idi. Ulucami’de sergilenen bir çok levhası var. Oymacı Fahri Çelebi (öl.1618) de, hiç kuşkusuz Türkiye’nin en ünlü nakkaşı idi. Dilimize Oymacı Fahri diye de bir deyim olmuştur.
Bursalı sultanlardan II Murad ve Kanuni Sultan Süleyman’ın büyük oğlu Şehzâde Mustafa (öl.1553) ile Şehzâde Korkud da becerikli birer hattatı.
Bursalı Şeyhülislamlardan Mehmed Çelebi ve Mehmed Emin Ağa (öl.1665) ile Lami Çelebi’in altıncı göbekten torunu ve şeyhülislam Sadettin Efendi (öl. 1599) de Bursa’da çok sayıda öğrenci yetiştirmiş ve bazı levhaları Ulucami’de bulunan hattatlardır.
Abdulbaki Efendi (öl. 1720), Abdurrahman Efendi, Ahmed Çelebi (öl. 1700), Bezirgânzâde Ahmed Vasıf, İshakhocası Ahmedi Ali Bursavi (öl. 1724), Ali Yetim (öl.1514), Asım (öl. 1747), Ayas Bey (öl. 1456), Azim (öl. 1704), Emini, Gavsi Mehmet (öl. 1752), Hacı İvaz Paşa (öl.1428), Halil Efendi (öl. 1788), Haraççıoğlu Mehmed (öl. 1783), Haşimi (öl.1627), Hatibi Mustafa Efendi (öl. 1701), Hüseyin Can (öl. 1695), İbrahim Çelebi (öl. 1525), İbrahim Çelebi (öl. 1533), İbrahim Efendi (öl.1748), İlyas Sinobi (öl.1486), İsmail Efendi, Katibi (öl.1499), Mehmed Efendi (öl.1740), Mehmed Emin (öl.1760), Nevali, Rafet Hüseyin, Mehmed Şakir Paşa (Şakir Kabaağaçlı’nın babası), Sirkezâde Mustafa Efendi, Rahimi (öl.1562), Rami Mehmed Efendi (öl. 1760), Raşid Efendi (öl.1926), Refi’i (öl.1600), Rıza Efendi (öl. 1905), Rifat Efendi, Sefiüddin Efendi (öl. 1760), Senih Süleyman Efendi, Sunullah Sami (öl.1683), Eşrefi Rumi’nin torunlarından Şerafeddin Efendi (öl.1732), Şeyhi Çelebi, Taşköprülüzâde Kasım, Taybi (öl. 1760), O. Şevki Uludağ, Vahid Çelebi (öl.1683), Vasık, Zati Dede (öl.1879) de Bursalı ünlü hattatlardır.