Cahiller kadar cesaretli olmayı isterdim...
Hani bilgileri yoktur ama gereksinimlerini; herkesin ihtiyacı zannederler ve her konuyu bildiklerini zannederler...
Kimler mi?
Şu bizim her şeyi bildiğini zannedenler...
Hayatları boyunca bir kitap bile okumamışlardır...
Bunların kahve-kafe kültüründen öte bir bilgileri yok ama "allame-i cihan"...
Laf etmeleri gelince şöyle bir arkasına yaslanıp, etrafa boş boş bakar ve başlarlar sallamaya ya bayılırım o hallerine...
Konu hakkında duyduğu 2-3 cümle üzerine, acil fikir toparlayıp boş boş konuşma hakkını kullanmak zorunda ya...
Atış serbest, dinlemek mecburi, gülmek yasak...
Çünkü 300 kelimelik dağarcığıyla, zaten zar zor hatırladığı kelimeleri zorla bir araya getirir ya, karıştırma boş kafayı...
Dolu kafa kolay karışmaz ama, boş kafa fena dağılır...
Her şey öyle bir dağılır ki, konuyu bilgisizlikle toparlaması saatler alır...
Buna rağmen etraftaki bilgisizler, hayranlıkla dinler, hatta söylediklerini harfiyen uygulamak için kendilerini o boşlukla doldururlar...
Hayat kısadır ve işin kötüsü cehalet bunlara göre harikadır...
Mutluluktur, cesarettir...
Öğrenmez, araştırmaz, okumaz, bilmez, duymaz, görmez...
Kaygı yok, endişe yok, ohh ne güzel...
Bir şey bilmemek kadar kolay yaşanan bir hayat gibisi var mı?
Hiç bir şeyi merak etmeden, yaşanan renkli hayatları ve hayatın renklerini hiç görmeden, siyah, beyaz bir dünyada yaşayıp, renkleri tarif edip kötülemek, yokları ve hiçleri övmek...
Şahane...
Kafa boş, bilgi hiçlik üzerine olunca kork, korkut uydur uydurabildiğin kadar...
Kötüyü, çirkini, karayı öv...
Öv ki, cehaletten kurtulmak isteyen de vazgeçsin...
Karanlık güzel çünkü...
Siz siz olun; sesi çok çıkıp da boş boş konuşan biriyle karşılaşırsanız ortamdan arkanıza bile bakmadan kaçın....
Demişken...
İnternette kısaca araştırma yaptığımda karşıma çıkan şu bizim her şeyi bilen, boş boş konuşanlar için ne güzel söylemiş ustalar...