Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu ve katliam şebekesi Hitler'i çoktan geçti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı'nda (IDEF 2025) konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu ve katliam şebekesi Hitler'i çoktan geçti

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarından öne çıkan satır başları şöyle; 

Saygıdeğer bakanlar, değerli hükümet ve kurum temsilcileri, savunma sanayi sektörümüzün kıymetli mensupları, değerli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı IDEF 2025'in açılış merasiminde sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet ve heyecan duyuyorum. Türkiye'nin yanı sıra dünyanın farklı ülkelerinden fuarımızı teşrif eden her bir misafirimize kültür medeniyet ve teknolojinin buluştuğu şehir olan İstanbul'umuza hoş geldiniz diyorum. Fuar kapsamında yapacağınız görüşmeleri varacağınız anlaşmaların, kuracağınız ortaklıkların şimdiden ülkelerimiz, firmalarımız, sektörlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Küresel bir marka haline gelen, bu organizasyonu başarıyla organize eden Milli Savunma Bakanlığımızı Savunma Sanayi Başkanlığımızı ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfımızı yürekten tebrik ediyorum. Aynı şekilde ileri teknolojiye sahip savunma ürünleriyle fuarda boy gösteren firmalarımıza teşekkür ediyorum.

Kendi gök kubbesinde kendi kanatlarıyla yükselen bir ülkenin hikayesini görüyoruz. Fuarımızı olan ilginin her geçen yıl artmasından büyük bir kıvanç ve onur duyduğumuzu burada öncelikle vurgulamak istiyorum. Bu yılki organizasyonda 99 ülke ve uluslararası kuruluştan 219 heyeti temsiyle 937 heyet üyesini misafir etmenin bahtiyarlığını yaşıyoruz.

Bine yakın yerli ve 400'ün üzerinde yabancı firma kara, hava, deniz, uzay ve siber güvenlik alanlarında geliştirdikleri ürünleri 6 gün boyunca burada sergileme imkanı bulacak. Pazar gününe kadar 120 bine aşkın profesyonel ziyaretçinin fuara katılımı bekleniyor. Bu değerli buluşmayı salt ticari bir faaliyet savunma sanayi alanındaki ürünlerin tanıtım ve satışının yapıldığı uluslararası çapta bir pazar olarak görmediğimizi özellikle bilmenizi rica ediyorum.

Hep söylediğim gibi mesele alışveriş yapmak değildir. Asıl mesele kazan kazan temelinde uzun vadeli ortaklıklar tesis edebilmektir. Mesele ticaretle birlikte kalıcı işbirlikleri geliştirebilmektir.

Türkiye olarak biz buna hazırız ve çok yönlü işbirliklerine açığız. IDEF 2025'te ürün ve ekipmanlarıyla yer alan firmalarımızın tamamına başarılar diliyorum. Savunma alanı başta olmak üzere IDEF 2025'in sektör ve firmalarımız arasındaki ilişkilere önemli katkılar yapmasını, yeni işbirliklerine kapı aralamasını, dostluk ve kardeşliğimizi güçlendirmesini temenni ediyorum.

"KİMİN KİME GÜCÜ YETERSE" DİYE BİR DÜZEN OLUŞTU

Uluslararası sistemin yerini 'Kimin gücü kime yeterse' diyeceğimiz yeni bir düzen alıyor. Haklının güçlü olduğu değil güçlünün haklı olduğu bir anlayış tarzı hızla kanıksanıyor. Haklının hakkını arayacağı uluslararası mekanizmalar ise kendilerinden beklenen görevi icra edemiyor. Türkiye gerek coğrafi konumu, gerekse tarihi, beşeri, kültürel bağları itibariyle bu yeni statükonun etkilerini en çok hisseden ülkelerden biridir.

Gazze'de 22 aydır katmerlenerek devam eden soykırımın, İsrail'in coğrafyamızı istikrarsızlaştırmaya dönük saldırılarının, Rusya ile Ukrayna arasında 3,5 yılı geride bırakan savaşın Güney Asya'dan Kuzey Afrika'ya Balkanlardan Güney Kafkasya'ya kadar geniş bir bölgede nükseden sıcak gerilimlerin tamamı bir şekilde bizi ilgilendirmekte. Tedbir almamızı müdahil olmamızı gerektirmektedir. Etrafımız ateş çemberi ile kuşatılmış derken bunu hamaset olsun diye söylemiyoruz. Aksine her gün yaşadığımız bir gerçeği ifade ediyoruz.

Şunu bir defa açık ve net söylemek isterim; Gazze'de insani yardım malzemesi girişine izin verilmediği için açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların derdi bizim derdimizdir. 13,5 yıllık zulmün ardından 8 Aralık devrimi ile umutların yeniden yeşerdiği Suriye'ye yönelik saldırılar bizim sorunumuzdur. Karadeniz'in güvenliğini tehlikeye atan sıcak çatışmalar aynı şekilde bizim için büyük bir endişe kaynağıdır. Libya'dan Sudan'a Pakistan'dan Afganistan'a nerede bir sıkıntı çatışma istikrarsızlık varsa Tamamı ülkemiz için dikkatle takip edilmesi gereken hassas konulardır.

"HİÇ KİMSENİN İÇ İŞLERİNE KARIŞMAK NİYETİNDE ASLA DEĞİLİZ"

Türk dış politikası, barış, adalet, uluslararası hukuk, egemenliğe saygı, hakkaniyet ve dayanışma ilkeleri üzerine kuruldur. Nüfus peşinde değiliz, tahakküm peşinde değiliz. Hiç kimsenin iç işlerine karışmak niyetinde asla ve asla değiliz. Tüm kalbimizde, bölgemizde huzur, barış, dayanışma istiyoruz. Elbette bunu isterken gereklerini de yerine getirmekten çekinmiyoruz.

"İSRAİL'İN Gazze HALKINA YÖNELİK NAZİLERİ FERSAH FERSAH AŞAN SOYKIRIMINI GÜNDEMDE TUTACAĞIZ"

Nerede bir haksızlık, adaletsizlik, ve zulüm görsek sesimizi de tepkimizi de belli bir üslub içinde açıkça ortaya koyuyoruz. Bu anlayışla İsrail'in Gazze halkına yönelik Nazileri fersah fersah aşan soykırımını tüm insanlığın gündeminde tutmaya devam ediyoruz. İnsani yardımlarımızla birlikte Gazze'deki vahşeti sona erdirmeye dönük diplomatik temaslarımızı da artırmış durumdayız. Gayemiz bir an önce ateşkesin tesis edilmesidir. Gazze'ye insani yardımların girişine izin verilmesi bir başka önceliğimizdir. Maalesef Kızıl Haç'ın bile girişine izin verilmediği gerçekten korkunç bir durum söz konusudur.

"NETANYAHU VE KATLİAM ŞEBEKESİ BARBARLIKTA HİTLER'İ ÇOKTAN GERİDE BIRAKTI"

Daha önce de söyledim. Netanyahu ve katliam şebekesi barbarlıkta Hitler'i çoktan geride bıraktı. Avrupa'daki Holocaust sürecinde dahi Gazze'deki kadar insanlık dışı görüntüler ortaya çıkmadı. Her gün onlarca masumun bir lokma ekmek, bir yudum su bulamadığı için can verdiği bir acımasızlığı, zerre kadar insanlık onuru taşıyan hiç kimse kabul edemez. Buna sessiz kalamaz. Bu cinnet haline rıza gösteremez. Her kim Gazze'deki soykırıma sessiz kalıyorsa, İsrail'in işlediği insanlık suçlarına ortak oluyor demektir. Gazze'de insanlık ölürken, bebekler, çocuklar ölürken, İnsanlar bir çuval un alabilmek için ölürken, hiçbirimiz buna sessiz kalamayız ve kalmayacağız.

"AÇLIKTAN KİTLESEL ÖLÜMLER BAŞLADI"

Masum bebeklerin kopmuş kafalarını, o çocukların kopmuş ellerini, bacaklarını, affedersiniz köpeklerin açlıktan yemeye başladığı gömülmemiş cesetleri o açlığı o feryadı annelerin yüreklerimizi yakan o çığlıklarını hiçbirimiz unutamayız. Açlıktan kitlesel ölümlerin başladığı bu kara günlerde tüm uluslararası toplumu insanlık cephesinde birleşmeye davet ediyorum"dedi. 

"TÜRKİYE, SAVUNMA SANAYİ ÜRÜNLERİYLE DÜNYA PİYASALARINA MÜHRÜNÜ VURAN BİR KONUMA ULAŞTI"

Adil ve sürdürülebilir bir dünya nizamı için dostlarımızla birlikte her platformda gayret sarf ediyoruz. Küresel barış ve güvenliğin tesisi için her türlü adımı atarken daha fazla trajedinin yaşanmaması için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bu süreçte şu ilkeyi kendimize rehber edindik. Bin akçalık sulh, bin akçalık nizamdan iyidir. Evet, barış diplomasisi adına ne yapıyorsak bu hikmetli sözün ışığında yapıyoruz.

Yine bu süreçte hiçbir zaman unutmadığımız bir başka prensibimiz şudur. Hazır ol cenge eğer istersen sulhü salah. Yani eğer barış, huzur, güvenlik, dirlik ve refah istiyorsan caydırıcılığını en üst düzeyde tutmak zorundasın. Eğer kendi vatanında onurunla, şerefinle, başın dik, alnın ak yaşamak istiyorsan savunma yeteneklerini güçlendirmek mecburiyetindesin.

Şüphesiz bunun yolu da yerli ve milli savunma sanayinden geçiyor. Türkiye yakın tarihinde savunma alanında ciddi sınamalarla karşılaşmış bir ülkedir. Dışa bağımlı olmanın sonuçlarını pek çok kez tecrübe ettik. 1960'lı yıllarda Kıbrıs hadiselerinde ve 1990'lı yıllarda terörle mücadelede maalesef dost ve müttefik bu ülkelerden yeterli desteği alamadık.

Kıbrıs Türk'ünün hak ve hukukunu korumak amacıyla gerçekleştirdiğimiz 1974 Barış Harekatı sonrasında ambargolar adeta zirveye çıktı. Bakım için gönderdiğimiz uçaklar alıkonuldu.

Atalarımızın bir sözü var; Kötü komşu adamı mal sahibi yaparmış. Bizi de dost ve müttefiklerimiz savunma sanayinde mal sahibi yaptı. Her ambargo, her baskı, her haksızlık bize yeni bir kapı araladı. Biz de tüm gücümüzü kullanarak bu kapılardan içeri girmeyi başardık.

"TÜRK SAVUNMA SANAYİNE ÇAĞ ATLATTIK"

Dün ambargolara, çifte standartlara ve diplomatik baskılara maruz kalan Türkiye, bugün savunma sanayi ürünleriyle dünya piyasalarına mührünü vuran bir konuma ulaştı. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedik ve öz kaynaklarımızı harekete geçirerek bu alanda kısa sürede ciddi mesafe katettik.

Kıymetli misafirler, bu arka plan temelinde bir yandan insani ve proaktif bir dış politika izlerken, diğer yandan savunma ve güvenlik yatırımlarımıza hız verdik.

"SAVUNMA SANAYİMİZİN YERLİLİK ORANI BUGÜN YÜZDE 80'LERİN ÜZERİNE ÇIKTI"

Tasarımdan seri üretimi, ar-ge çalışmalarından ve inovasyon sürecine Türk savunma sanayine çağ atlattık. Bir dönem temel sıkıntımız olan dışa bağımlılığımızı ciddi ölçüde atlattık. Göreve geldiğimizde yüzde 20 seviyesinde olan savunma sanayimizin yerlilik oranı bugün yüzde 80'lerin üzerine çıktı.

Sektördeki 3500'e aşkın firmamız 100 bin kişilik nitelikli personel kadrosuyla çalışmalarını başarılı bir şekilde sürdürüyor. Türk savunma sanayi bugün 1380'in üzerinde proje sayısıyla 20 milyar doları aşan cirosuyla geniş ürün yelpazesiyle adeta destan yazıyor. Güvenlik birimlerimizin neredeyse tüm ihtiyaçlarını kendi kaynaklarımızla en etkin şekilde karşılıyoruz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR