Yükseköğretim Kurumu tarafından taslak olarak planlanan eğitim fakültelerine öğrenci alınmasında, üniversite sınavına giriş puanı dışında mülakatla öğrenci alımının yapılacak olması, kutsal mesleğin bilincinin artması ve öğretmen kalitesinin gelişmesinde önemli hamle olacağını düşünmekteyim. Öğretmenlik mesleğine layık olabilecek akademik bilgi ve donanıma sahip olan ve beşeri ilişkileri gelişmiş olan kişilerin bu mesleği icra edecek olması eğitim standartları açısından önemli bir durum olarak gözükmektedir.
Ayrıca eğitim fakültesinden mezun olan öğretmen adayları için sadece ellerinde olan lisans diplomasının yeterliliği olmayıp, Finlandiya’ da ve İskandinav ülkelerinde uygulanan tezli yüksek lisans( master) programlarından başarılı olma şartları getirilecektir. Eğitim aldığı öğretmenlik programında yüksek lisansını tamamlamış olan kişi bilim uzmanlığı elde ederek uygulama ve saha aşamasında pratik bilgilerini, projelerini ve araştırmalarını öğrencilerine aktarabilecektir. Öğretmen olmak isteyen öğrencilerimiz, öğretmenlik programını dört yıl üzerinden değil tıpkı tıp doktorları gibi altı yıllık bir eğitim seviyesi olarak düşünmelidirler.
Sistem üzerinde ne kadar değişiklik yapılırsa yapılsın tarihin daha önceki dönemlerinde uygulanmış köy enstitüleri ve öğretmen okullarının mesleğe olan itibarı ve prestijine yönelik uygulamalara atıflar yapılmalıdır. 1940-50 ve 1960’ lı yıllarda köy öğretmeni lise çağında almış olduğu bilgilerle atandığı Anadolu’nun ve taşranın farklı yerlerinde genç bir yaşta olmasına rağmen köyün ve halkın her şeyi o yörenin çiftçisi, bekçisi, sağlıkçısı ve kooperatifçisi olarak çalışmış ve halkın aydınlanmasını sağlayan birer idealist kişi olmuştur.
Eğitim fakültelerine tercih yapacak olan öğrenci kardeşlerimizin sadece puanına bakılmasından ziyade öğretmenlik mesleğine karşı duyabileceği aidiyet duygusunun araştırılarak meslek anlamda ortaya koyabileceği idealist düzeyi incelenmelidir. Ayrıca öğretmen adayı yetiştirme konusunda en hassas davranılması gereken noktanın milli iradeyi ve cumhuriyetin temel niteliklerini koruyan ve kollayan kişilerin Milli Eğitime kazandırılması gerekmektedir.
Sadece maddi imkanları düşünen, sosyalleşme ve çocuklarla iletişimi zor sağlayan bir kişiliğin öğretmenlik mesleğinde başarılı olabilme şansı hiç yoktur. Öğretmenlik mesleği aile olgusundan başlayarak, toplumu sorgulayan ve devlete faydalı bir birey haline gelinebilmesi için yapılan çalışmalarla ortaya çıkan bir kutsal meslektir. Sizin bir konu hakkında ne kadar fazla bilgiye sahip olduğunuz önemsenmemekte karşı tarafa bilgileri ne kadar aktarabildiğiniz ve kendinizi nasıl tanımlayıp anlatabildiğiniz konusu ile ilgili bir durumdur.
Kendi karakterini sorgulamayan ve yaptığı olumsuz davranışlardan dolayı ders çıkartamayan birinin çocuklara ve gençlere birer örnek birey olabilme şansı yoktur. Öğretmenlerin toplumda rol birey olabilmesi kendileri için kazanım yaratabilecekleri çok unsurla karşı karşıya bulunmaktadırlar.
Öğretmenler kendilerini öğrencilerden soyutlayamadığı gibi öğrenci-veli ilişkisini de dengeli seviyede tutarak aradaki resmi ve duygusal bağı hiçbir zaman kaybetmemelidir.
Anlaşılabileceği gibi öğretmenlik kolay iş olmadığı gibi insanları farklı yönlere çekebilen bir mesleki alanda olabilmektedir. Öğretmenin saygınlığı, bilgisi ve yönlendirmesi sizin karşı tarafa kendinizi nasıl anlattığınız ve ifade ettiğiniz durumla ilgilidir. Sizin kendinize karşı saygınız varsa çok rahat biçim de öğrenci camiası ve eğitim camiası tarafından da o saygınlığı sizlerde görerek yaşayacaksınızdır.