Efsaneler şehri Olimpos
- 07-10-2016 20:07
Bey dağının gölgesinde tarih yapraklarına yazılacak medeniyetler kurmak isteyen bir grup insan Akdeniz’in en güzel ve en kuytu yerlerinden biri olan bu bölgeyi kendilerine yurt edindiler. Dev mermer sütunlarla yükselen bu şehri siyah bayraklarıyla korsanlar kuşattı çoğu zaman. Yapılan kanlı baskınları devasa tiyatrodan yükselen medeniyet çığlıkları bastırdı. Milattan önce II.yüzyılda yanmaya başlayan bu ateş hala sönmdedi Burası Chimera’nın sönmeyen ateşi, Akdeniz’in berrak sularına medeniyetlerini yansıtmaya çalışan gizemli Romalıların kenti Olympos.
Akdeniz’in muhteşem doğası ve iklimi altında tarih meraklıları ve tatilcilerin sıklıkla yerlerden biri. Antalya şehir merkezine 100 kilometre mesafede bir tatil cenneti. Gizemli tarihi ve kumsallarıyla bulunmaz bir nimet olan Oympos çok uzun zamandır doğallığını korumakta. Çevrenin sit alanı olması nedeniyle yapılaşmaya izin verilmediğinden doğa ve tarih bozulmadan yüzyıllardır birbirini korumaya çalışmış.
Helenistik dönemde kurulan antik kent milattan önce II.yy’dan kadar korsanlara karşı önemli mücadeleler vermiş. Roma komutanı Servilius M.Ö. 78'de Olympos'u korsanlardan temizleyerek şehri Roma topraklarına katmış. Orta Çağın başlarında, M.S. 4., 5. yy yazılı kaynaklarından hıristiyanlaşan Olympos'un ilk piskoposlarına dair bilgi alınsa da kentin 7. yy'dan sonrası şimdilik karanlık. Kentte M.S 5. yy ile 7. yy arasına tarihlenebilecek 12 adet Bizans Kilisesi yer almaktadır ki, bu da Hıristiyanlığın ilk yıllarında Olympos'un önemli bir kent olduğunu göstermekte. Venedik, Ceneviz ve Rodos şövalyelerinin Akdeniz'de varlığını hissettirdiği özellikle 14. yy sonrasında Olympos'un uğrak limanı olması akla yakındır. Araştırmalar kentin bu tarihten sonra tamamen yok olduğunu gösteriyor. O dönemden sonra yükselen Türk İmparatorlukları bu bölgeye dokunmamışlar. Kaderine terk edilen bu şehir sessizce doğaya karışmayı bekliyor adeta.
Kentin ortasından geçen derenin iki yanına kurulmuş, antik kentin yanında yükselen tepe şehrin akropolü olarak bilinmekte. Ortaçağa ait bir hisarın içinde ise sivil bir çok yapının kalıntısını görmek mümkün. Doğa ile mücadele ederek yürürseniz Olympos’un muhteşem tiyatrosundan geriye kalanları göre bilir, kim bilir belki de yankılanan sesleri işitebilirsiniz. Ayakta kalmayı başaran bir önemli eserde Antimachos'un Lahdi mezar, her yerde olduğu gibi define avcılarından kaçamamış olsa da geriye kalanlar bile tarihe ışık tutuyor. Antimachos'un kendisine ve ailesine ait olan bu anıtsal mezar üzerine hayat ağacı motifi işlenmiş özenle yaşam ve ölüm arasındaki dengenin, bu değişmez döngünün bir sembolü olarak.
Dağcılar ve gezginler için önemli bir yer olan bölgede konaklama için ağaçtan evler bulunuyor. Caretta caretta kaplumbağaların da yavrulama bölgesi olan doğanın mucizelerine tanık olabilir ormanın ve tarihin tadını bu ağaç evlerde çıkartabilirsiniz.
Olympos’a komşu bir liman kenti olan Phaselis de bu bölgenin tarihi hazinelerinden biri. M.Ö. 7.YY’da Rodosluların kuruduğu kent bu bölgenin en önemli limanına sahip. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’i altın bir taçla karşılayan kent halkı birçok kez el değiştiren bu kentte medeniyet adına tarihe yeni sayfalar eklemiş. Korsanlara tarafından işgal edilen kent Roma egemenliğine girdikten sonra yeniden yapılanmış. Bir dönem Arap akınlarının hedefi de olan kent limanların önemini yitirmesiyle M.S. 13.yy’da tamamen terk edilmiş. Günümüze ulaşan eserlerin çoğu Roma ve Bizans dönemine ait. Bu eserler kentin ana caddesi kuzey ve güney limanlarının birleştiği nokta da 2 yanda yer almakta. Bu güne kadar ayakta kalmayı başaran kalıntılar arasında antik tiyatro da var. Büyük meydana açılan caddeye bağlanan sokaklarda bugün sessizlik hakim olsa da vaktiyle ticaret merkezlerinin olduğu tahmin ediliyor. Bu kalıntı taşlarda zamanın gerçeklerini ve tarihin gizemlerini bulabilirsiniz.
Dünyada sadece Bey Dağları’ında bulunan 250 bitki var bu bölgede, bu dağların gerçek sahipleri ala geyiklerse uzak dan izliyor insanoğlunu. Bir çok ağacın ve bitkinin mitolojik bir hikayesi var.
Tapınak ve anıtsal mezarları kalıntılarının da bulunduğu bu kent de günümüze ulaşabilen en anıtsal ise zaman var gücüyle direnen su kemeri. Kuzeydeki tepeden çıkan kaynak suyunu kente getiriyordu. Ayakta kalan birkaç yapı içinde hamamlarda bulunuyor kent meydanındaki hamam kalıntıları Roma medeniyetlerine ışık tutmakta.
Geceleri sessizliğe bürünen bu toprakların ışığıyla aydınlatan Gelidonya Feneri geçmişten aldığı ışığı geleceğe taşımaya devam ediyor. 9 km’lik yolun 7 km'sini özel araçla gidebilirsiniz. Son 2 km’yi yürümek zorundasınız. 1936 yılında sivri kayaların üzerine 227 metre yükseklikteki bu fener Türkiye’nin en yüksek feneri olma özelliğine de sahip. Ulaşım zor olsa da göreceğiniz manzara bütün yorgunluğunuzu alıp götürüyor.
Efsaneler anlatıldıkça büyür, küçük bir kıvılcımın başlattığı ateş zamanın nefesiyle kocaman bir canavara dönüşür. Olympos’un sönmeyen Chimera ateşi gibi. Yanartaş olarak da bilinen bu ateş bir doğalgaz sızıntısı olsa da buranın canavar Chimera’nın sıcak nefesi olduğuna inanılmakta.
Yunan Mitolojisi'ne göre efsane; Ephyra Kralı Glaukos’un oğlu Hipponoes bir av partisinde kardeşi Belleros’u öldürür ve “Belleros’u Yiyen” anlamına gelen Bellerophontes adını alır. Ephyra’dan sürülen Bellerophontes, Argos kralına sığınır. Kendisine sığınan bu genci öldürmeyi kendine yakıştıramayan Argos Kralı onu Likya Kralın'a gönderir.
Likya Kralı acınacak haldeki bu genci öldürmek istemez ve onu Olympos dağında yaşayan arslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu ve ağızdan alevler saçan canavar Chimera ile dövüşmeye gönderir. Bellerophontes, Pegassos adlı kanatlı atına binerek Chimera ile dövüşmeye gider. Chimera saldırdığında Pegassos havalanır ve Bellerophontes yere inerken mızrağı ile canavarı yerin yedi kat dibine gömer. Fakat Chimera yerin 7 kat altından alevler saçmaya devam eder. Anadolu’da binlerce yıldan beri anlatılagelen ve Homeros’un bize bu şekilde aktardığı efsaneye göre hala yanan alevler, Chimera’nın yerin yedi kat dibinden fışkıran alevleridir.
Bellerophontes’in zaferini kutlamak amacıyla Olympos’da bir yarış düzenlenir. Atletler Chimera Kutsal Ateşiyle meşalelerini tutuşturarak Olympos kentine koşarlar. Böylece, daha sonraları değişik spor dallarının eklendiği ve birkaç gün süren Olimpiyat Oyunları’nın Anadolu’daki ilk örneği gerçekleşmiş olur. Günümüzde yakılan “Olimpiyat Meşalesi” Chimera’nın sönmeyen ateşinin sembolik bir ifadesidir.
Muhteşem doğası, tarihi ve efsaneleri ile Olympos sizleri bekliyor.


