Bir Pilav Hikayesi: Kalkanoğlu Pilavı
- 15-10-2025 14:59
- 15-10-2025 15:03
1850’lerden bugüne, bir tabakta hem tarih hem de dürüstlük var. Trabzon’un simgesi haline gelen Tarihi Kalkanoğlu Pilavı, sadece bir lezzet değil; emeğin, adaletin ve geleneğin simgesi.
Tarihten bugüne uzanan bir lezzet hikâyesi
Yıl 1853... Osmanlı-Rus Savaşı (Kırım Harbi) tüm şiddetiyle sürerken, Osmanlı ordusu Trabzon limanı üzerinden cephelere erzak ve malzeme sevkiyatı yapıyordu. Bu dönemde ordunun en büyük sıkıntısı, yiyecek ve giyecek eksikliğiydi. Askerin günlük menüsü çoğu zaman sadece pilav, hoşaf ve ekmekten ibaretti.
Bu tabloyu gören dönemin Trabzon Valisi Osman Efendi, Padişah’tan “askerlere iyi bir pilavcı başı gönderilmesini” ister. Padişah da daha önce tanıdığı ve pilavını çok beğendiği Çarşıbaşı Kadıköy doğumlu, “Kalkanoğlu” lakaplı Süleyman Ağa’yı Trabzon’a çağırır. Süleyman Ağa kısa sürede kentin kahramanı olur; hazırladığı tereyağlı pilav, hem askerin hem halkın moralini yükseltir.

Savaşın devam ettiği günlerde, Vali Osman Efendi bu lezzetin halkla da paylaşılması gerektiğini düşünerek Pazar Kapı mevkiinde bir aşevi kurdurur. Halk günlerce bedava pilav ve hoşafla karın doyurur. Ancak bir gün Vali, dağıtımın düzensizliğini görünce Süleyman Ağa’ya şu tarihi cümleyi söyler:
“Süleyman Ağa, pilavın böyle dağıtılması adil değil. Bundan sonra herkes eşit yesin, pilavı terazide tartarak verin!”
İşte o gün, Kalkanoğlu’nun efsanesi doğar: teraziyle tartılarak sunulan pilav geleneği.
1854’te savaş sona erdiğinde, halkın ısrarı üzerine Süleyman Ağa aynı yerde bu kez ticari olarak pilav yapmaya devam eder. Böylece “ Kalkanoğlu Pilavı” adıyla Türkiye’nin en köklü esnaf hikâyelerinden biri başlar. 1856’dan beri aynı mevkide, aynı tarifle, aynı dürüst ölçüyle hizmet veren bu işletme bugün hâlâ tek şube olarak varlığını sürdürüyor.
Bugün hâlâ aynı lezzet, aynı adalet
160 yılı aşkın süredir değişmeyen bu gelenek, Trabzon’un gastronomi mirasının en güçlü temsilcilerinden biri haline geldi. Menü sade ama öz: tereyağlı pilav, kavurma, kuru fasulye ve hoşaf.
Öğle saatlerinde dükkânın önünde uzayan kuyruk, artık şehrin sembollerinden biri. Yer bulmak kolay değil ama herkesin ortak fikri aynı: beklemeye değiyor. Çünkü o tabakta sadece lezzet değil, bir vicdan ölçüsü var.

Geleneği yaşatan son kuşak: Arda Kalkanoğlu
Bugün markanın başında, ailenin beşinci kuşak temsilcisi Arda Kalkanoğlu bulunuyor.
Arda Bey, geçmişten gelen bu mirası yalnızca korumakla kalmıyor; sıcak ilgisi, samimi sohbeti ve Trabzon misafirperverliğiyle her misafiri özel hissettiriyor.
Kendisine, bu tarihi mekânda bizleri ağırladığı için ayrıca teşekkür etmek gerekiyor.

Son söz
Kalkanoğlu Pilavı, yalnızca bir yemek değil; Trabzon’un hafızası, emeğin ve adaletin sofraya yansımasıdır.
Her kaşıkta, 1853’ün o soğuk savaş günlerinden bugüne taşınan bir dürüstlük vardır.
Eğer bir gün Trabzon’a yolunuz düşerse, o kuyruğun sonuna gönül rahatlığıyla girin.
Çünkü orada bekleyenler bir pilav değil, bir geleneği tadıyor.