Anadolu’nun Alcatraz’ı
- 02-02-2017 12:25
Burası için Anadolu’nun Alcatraz’ı olarak yıllar içinde nam salmış. Üç yanı deniz olan ve tarihi kale duvarlarının içerisinde yer alan cezaevine ev sahipliği yapan kale yaklaşık 4000 yıl önce bölgenin hakimi Gaskalılar tarafından yapılmış. Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar kendi dönemlerinde kaleyi korumuş ve güçlendirmişler. Kalenin cezaevi olarak kullanımına ait en eski belgeler ise 1568 yılına dayanmakta.

Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu zindandan şöyle bahsetmiş;
"Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar."
İç kalenin resmi olarak zindana dönüşmesi ise 1887 yılında olmuş. O dönem Sinop Mutasarrıfı Veysel Paşa yeni binalarla birlikte bir de hamam eklemiş. 1939 yılında da çocuk hapishanesi olarak kullanılmak üzere bir bina daha yapılmış.
KORKU SALAN YER
Üç tarafı denizle çevrili bu hapishanenin nemini varın siz düşünün. Nemden kibritin bile yanmadığı, mahkumların çürümek ya da cezalarını tamamlayamadan ölmekle karşı karşıya kaldıkları bir yermiş burası. Türkiye’nin en mutlu şehrinde ibretlik bir mutsuzluk müzesi sanki burası.

Müze 3 bölümden oluşuyor. Sabahattin Ali’nin koğuşu 3. bölümde yer alıyor.
Aslında Sinop’un tarihi cezaevinin tamamı olmasa da 1500’lü yıllarda kaledeki burçların zindan olarak kullanıldığı biliniyor. Bu dönemde birçok ayaklanmalar söz konusu oluyormuş ve Mehmet ve İbrahim adlı iki yağmacının da bu zindanlarda yattığı biliniyor. O zamandan Sinop Cezaevi korku salmaya başlamış suçlulara.
Birçok suçlu geçmiş bu nemli koğuşlardan, Dönemlerinin meşhur kabadayıları suçluları; Arnavut Halil 15 yıl hapis cezası ile gelip hapishanede 8 kişiyi daha öldürünce cezası 115 seneye çıkmış. İzmirli Nazif 130 yıla mahkum olmuş burada, Elbasanlı Ramazan, Kurt Haydar… Ayrıca sadece bıçağını denek için bile adam öldüren katillere ev sahipliği yapmış burası.
AYDINLARIN KALDIĞI CEZAEVİ
1. Dünya Savaşı sırasında Sinop Cezaevi’nde yatan acımasız katillerden huduttan düşman toprağına girerek düşmanla çete harbi yapacak bir birlik teşkil edilir ve acımasız bir subay olan Yakup Cemil’in emrine verilirler. 19. ve 20. yüzyılda Anadolu’da Bodrum’dan sonra en önemli tecrit noktası olmuş Sinop. Nitekim 1913 yılında Mehmet Şevket Paşa’nın öldürülmesi ile 200’e yakın muhalif (İttihat ve Terakki karşıtı) buraya cezaya gönderilmiş.
1997 yılına kadar Karadeniz’in deli dalgalarına göğüs geren bu cezaevi toplumdan tecrit edilmek istenen şair, yazar, sanatçı ve politikacılara ev sahipliği yapmış. Bunlar arasında en ünlüsü Sabahattin Ali. Kendisi neyse ki şanslıymış. 1932 yılında girdiği Sinop Cezaevi’nden Cumhuriyet’in 10. yılı nedeniyle gelen afta faydalanıp çıkmış. Ancak burada geçirdiği bir yıl bile ona birçok eser yazdırtacak kadar derin acılar çektirmiş. Kuyucaklı Yusuf romanı, Aldırma Gönül Aldırma ve daha niceleri. Burada yazdığı eserler şimdilerde hapishanenin duvarlarını süslüyor olsa da içlerindeki hüzün ve hasret hala tazeliğini koruyor.
LİSTEDE BİRÇOK ÜNLÜ İSİM VAR
Burada seneleri giden ünlüler tabi ki de Sabahattin Ali ile sınırlı değil. Kerim Korcan, Osman Deniz, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refi Cevat, Burhan Felek, Hüseyin Hilmi, Osman Cemal Kaygılı, Zekeriya Sertel diğer kaydı tutulan ünlüler.
Burada yaşanan hikayeler anlatmakla bitmiyor. Bunlardan biri de Kafkas göçmeni bir ailenin 3. çocuğu olarak 1933’de Gerze’nin Yayıl Köyü‘nde doğan Hüseyin Pehlivan‘ınki. Daha 21 yaşında kan davası belasından cezaevine düşen Hüseyin, düzgün bir insan olmak için burada okur, yazar ve kendini geliştirir. 1969 yılında çıkan afla cezaevinden çıkar. Hatta sonrasında da Sinop’taki Amerikan radarında iş bulur. Bu o dönem o kadar yankı uyandırır ki, birçok medya kuruluşu onunla röportaj yapıp haberlerini yayınlar.

Hatta cezaevinin dış avlusundaki dut ağacını da zamanında o ekmiş oraya. O ağacın da hikayesi oldukça duygu dolu.
Açıkçası acılarla dolu bu müzenin Türkiye’nin en mutlu şehri Sinop’ta karşımıza çıkması da ayrıca ilginç. Ancak şunu söylemeliyim ki, sadece bu acı dolu müzeyi ziyaret etmek için bile Sinop’a gidilebilir.
Saat 8:00 ile 17:00 arası ziyarete açık ancak 16:40’dan sonra ziyaretçi kabul edilmiyor.
Dışarda deli dalgalar,
Gelir duvarları yalar,
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül aldırma…

