Erhan ERTARMAN

Erhan ERTARMAN

Kutsal Kent; Hierapolis

Kutsal Kent; Hierapolis

Böylece temelleri kutsal inançlar üzerine kurulmuş Pamukkale’nin beyaz kanatları altındaki yeşil düzlüklerin beslediği bir şehir doğmuş oldu. Antik kentler bölgesi Ege’de denize uzak bulutların gölgesinde doğanın içinde var olup ve yok olan Hierapolis tüm gizemiyle karşınızda…

Tarihi milattan önceye hatta daha da eskilere dayanan ve insanlık tarihine ışık tutan bu şehir sırlar ve ibretlik hikayeleri ile günümüze kadar geldi. Şehre kuzey kapısından girdiğiniz de tarihin yaprakları arasında eşsiz bir yolculuğa başlıyorsunuz. Kapı, önüne geldiğiniz de tüm ihtişamıyla karşınızda duran ve ayakta kalmayı başarmış mimarisiyle sizleri selamlıyor.

Doğrudan Frontinus caddesine açıldığı için bu kapıya Frontinus kapısıda denilmekte. Üç gözlü olarak milattan sonra 82 yılında yapıldığı bilinen kapı devşirme taşlarla yapılan 2 büyük kule ile desteklenmiş. Kapı üzerindeki yazıtta grekce ve latince olarak yazılan bilgilere göre İmparator Domitiyan’a ithaf edildiği belirtilmekte. Bu kapıdan geçtiğinizde tarihi bir caddenin başlangıcında bulacaksınız kendinizi. 14 metrelik genişliği ile günümüz caddelerinden daha geniş olsa da o ihtişamlı günlerini çoktan geride bırakmış. Kentin ana caddesi olma özelliğine sahip, her iki yanında 170 metre boyunca o zaman dükkan ev depolara yol göstermiş. Bölgeye hakim kaynak suları nedeniyle kaybolan yol uzun çalışmalar sonunda gün yüzüne çıkartılmış. Doğanın acımasız gücü uzun yıllar bu kentin üzerinden gitmemiş depremler üst üste ve şiddetli olunca ayakta kalan yapı sayısı da oldukça azalmış. Bu depremlerden nasibini alan yerlerden biride Latrina.      Frontinus caddesinin hemen solunda bulunan ve tuvalet anlamına gelen Latrina kısmen restore edilmiş. Milattan sonra I. Yüzyılda inşa edilen bu yapı tüm parçalarıyla günümüze kadar ulaşan nadir yapılardan biri. Trintonlu çeşmesi kentteki ayakta kalan en büyük anıtsal yapılardan biri. Yapı caddeye açılan 70 metrelik havuzdan ve içlerine heykel koymak için açılan nişlerin konulduğu iki bloktan oluşmakta. 1993 yılından beri devam eden kazılar sayesinde yapının bir çok özelliği yeniden gün yüzüne çıkartılmış. Milattan sonra II.yüzyılda yapılan ve ayakta kalan hamam olarak kullanılan da daha sonra 3 nefli bir bazalikaya dönüştürülmüş.

Bu kentte hayat milattan sonra 60 yılında meydana gelen depremle neredeyse durmuş. Doğu Agora’da bundan nasibini almış. Şimdilerde ayakta kalan birkaç mermer sütun var sadece.

Hierapolis hem Pagan hem de Hristiyanlık dönemlerinde kutsal kabul edilen nadir kentlerden biri. Hristiyanlar için kutsal olmasının sebebi Hz.İsan’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Filipus’un burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Bu olaydan 300 yıl sonra Hristiyanlığı kabul eden halk Filipus anısına bir şapel, bir çeşme ve bir şehitlik inşa etmiş.

Antik kentte çok tanrılı döneme de ait bir çok eseri görmek mümkün. Bunlardan biri de Hierapolis tanrısı Apolon için yapılan kutsal alan. Teraslar üzerine kurulan bu alan mermer merdivenlerle birbirine bağlanmış. Önceleri tapınak olarak kullanılan bu yapının yapılan araştırmalar sonucunda kehanet merkezi olduğu anlaşılmış. Milattan sonra I.yüzyılda yapıldığı tahmin edilmekte.

Her antik kentte olduğu gibi Hierapolis’te de bir tiyatro bulunuyor. Bu tiyatroyu diğerlerinden farklı kılansa yapımının tam 150 yıl sürmüş olması. Restore edilmeden önce harabe olan bu eşsiz eser uzun uğraşlar ve çalışmalar sonunda ayağa kaldırılmış. Tiyatronun yapısına bakıldığında gladyatör dövüşlerinin de yapıldığı anlaşılmakta. 

Bolluk ve bereketi de, yoksulluk ve felaketleri de yaşayan Hierapolis ayakta kalan eserleriyle hala insanoğluna yol gösteriyor. Bu kadar yıl yaşayan insan nereye sığdı ve kayboldu derseniz kenttin dışında yer alan Nekropol’ü (arkeolojik şehirlerde mezarlıklar ve toplu mezar yerleri)  ziyaret etmeniz gerekir. Bir medeniyetin yaşamını, adet ve geleneklerini bulabileceğiniz yegane yer şüphesiz mezarlıklardır. Burası on binlerce bedene yuva olan Hierapolis’in kuzey Nekropol’ü, devasa bir mezarlık, burada lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlar mevcut. Bu gün görebileceğiniz çok az mezar ilk günkü halini korumakta. Yıllarca yağmalanan bu mezarlar adeta talan edilmiş. Hierapolis halkının inançlarına göre ölenler bütün altınları, mücevherleri ve eşyaları ile gömülmekteydi. İhtişamlı mezarlardan sıradan mezarlara binlerce mezar bizlere insanoğlunun ölümle olan imtihanını bir kez daha hatırlatıyor.

Bir kenttin var oluşuna ve yok oluşuna şahitlik etmiş bu taşlar aslında bizlere yaşamış medeniyetlerin sırlarını fısıldıyor. Yeşillikler arasında sessizliğe bürünmüş Hierapolis büyük tarih hikayesini bir kerede aktaracak sizlere. Buraya hangi mevsimde gelirseniz gelin bu kenttin hiyakesi derinden etkiliyor insanı. Kutsal kent Hierapolis tüm gizemi ve sırlarıyla sizleri bekliyor…     

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ