Erhan ERTARMAN

Erhan ERTARMAN

Prens adalarının en büyüğü Büyükada…

Prens adalarının en büyüğü Büyükada…

Eski Yunanca da Prinkipos olarak anılan adanın tarihi oldukça eski. Tarihin tozlu yapraklarını araladığımızda Büyükada Definesi, adanın tarihine ilişkin en eski bulgudur. 1930 yılında Karacabey mevkiindeki Rum Ortodoks mezarlığı yakınında bulunan ve Büyük İskender'in babası Makedonya kralı II. Filip'e ait altın sikkeleri ihtiva eden Büyükada Definesi, 207 altın sikkeden ibaret, define şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde. Diğer Prens Adaları gibi Büyükada da Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmış. Adalar, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un

Fethi'nden bir ay önce alınarak Osmanlı topraklarına dahil edilmiş. I. Dünya Savaşı ve Cumhuriyet sonrasında Rum halkını kaybeden Büyükada’daki canlılık 1930’lara kadar büyük ölçüde kaybolmuş. Ancak, 1940’lı yıllara doğru, Cumhuriyet dönemi devlet ileri gelenlerinin ve yüksek bürokrasinin, varlıklı kesimlerin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olmaya başlamış.

Büyükada, bu dönemde yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla süslenmiş Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin köşk mimarisi hale o zamanki ihtişamlarıyla sizleri selamlıyor.

Adadaki ilk durağımız olan Aya Yorgi Kilisesi ve Aya Yorgi Manastırı adanın en yüksek tepesinde. Hemen afili bir faytona atlıyoruz. Gideceğimiz yer hem bayır yukarı hem de gelmişken fayton zevkini de yaşamak lazım. . Buradaki ilk yapı, M.S. 6. yüzyıl'da inşa edilmiş. Bu mevkide, birçok kilise ve manastırın kalıntıları da var. Bunlardan bazıları günümüze kadar ulaşmış, bazıları yıkıntı olarak kalmış.

Büyükada’nın 202 metre yüksekliğindeki Yüce Tepe’de bulunan Aya Yorgi Kilisesi ve civarı için tek kelimeyle “Büyüleyici!” diyebiliriz. Kilisenin sağında papazların kaldığı lojmanlar ve şimdilerde kapalı olsa da küçük manastır var. Solunda ise bir şeyler atıştırabileceğiniz Yüce Tepe Gazinosu bulunuyor.

Aya Yorgi Kilisesi’nin dört bir tarafında ise Marmara Denizi tüm ışıltısıyla yüzünüzü aydınlatıyor. Büyükada’nın iki tepesinden biri olan Hristos Tepesi (İsa Tepesi) de hemen karşınızda yer alıyor. Aya Yorgi Kilisesi’nde dilenen dileklerin gerçekleşeceğine dair güçlü bir inanç var.

Aya Yorgi Kilisesi’nden indiğinizde karşınızdaki çam ağaçlarıyla kaplı ormanlık alanda yapacağınız 20 dakikalık bir yürüyüş sonrasında görecekleriniz tarihi olarak büyük önem taşıyor. Size sadece kozalakların ve kuş seslerinin eşlik ettiği bu yürüyüşte, “dünyanın en büyük ahşap binası” unvanını halen koruyan Rum Yetimhanesi’ni görme şansına sahipsiniz. Yaklaşık 30 yıldır boş olan yapı, bir asrı devirmesine rağmen heybetli mimarisiyle zamana meydan okuyor adetaRum Yetimhanesi’nin biraz ilerisinde bulunan Hristos Manastırı ise bahçesinde bulunan tavukları, koyunları ve meyve ağaçlarıyla tam bir masal diyarı. Yandaki küçük mezarlıkta da manastırın inşatın da çalışmış işçiler ile manastırda görev yapmış papazların mezarları bulunuyor.

Hristos Manastırı’ndan Nizam Mahallesi’ne devam etmek isterseniz yolculuğunuza faytonla devam edebilirsiniz. Bu arada, yolunuzun üzerinde bulunan Aşıklar Yolu ve Dilburnu’nda bir yürüyüş yapmadan Büyükada’dan ayrılmamanızı öneriyoruz. Biz de öyle yaptık ve Aşıklar Yolu’nda huzurlu bir yürüyüşün ardından Aşıklar Gazinosu’nda denize karşı, semaverde çay keyfi bir harika. Çam ağaçlarının sizi hiç bırakmadığı bu bölge için hissettiğimiz tek şey “huzur”.

Yürüyüşünüz esnasında biraz serinlemek isterseniz hemen solunuzda uzanan Prenses Koyu ve Yörük Ali Plajı’nı es geçmeyin deriz. Motorlarla denizden ulaşılan Yörük Ali Plajı insanın gerçekten de aklını çeliyor.

Hazır bu bölgeye gelmişken Osmanlı döneminden kalan tarihi Con Paşa Köşkü ile Lev Troçki'nin, Gürcü asıllı Sovyet lideri Stalin tarafından sürgün edildikten sonra 1929-1933 yılları arasında yaşadığı Nizam Mahallesi'ndeki ev ve ünlü yazar Reşat Nuri Güntekin'in Maden Mahallesi'ndeki evi mutlaka görmelisiniz.  Zira, Nizam Mahallesi’nde bulunan köşkler gerek mimarileriyle, gerekse rengarenk, bakımlı bahçeleriyle insana masallardaki prenseslerin hâlâ yaşadığını düşündürtüyor. Kumsal semtindeki Ayios Dimitrios kilisesi de Büyükada'nın önemli dini yapılarından. Adadaki çok küçük Ortodoks cemaati, büyük ayinlerini burada yapıyor.

Büyükada'da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni II. Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camii'dir. Mimari açıdan Batı etkisinde inşa edilmiş bulunan mekân, Ada Cami Sokağı'nda bulunmakta.

Yüzölçümü 5,4 km2 olan adanın kış aylarındaki nüfusu  7.500 kişi olsa da . Evlerin çoğunun yazlık olması sebebiyle yaz nüfusu kış nüfusundan çok daha fazla.

İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi olan Adalar Müzesi, Adaların oluşumundan bugüne gelen hikayesini yüzlerce obje, 20 bin belge, 6 bin fotoğraf, yüzlerce belgeleme çekimi, film ve sözlü tarih kayıtlarından oluşan kuruluş koleksiyonu ile ziyaretçilerine sunmakta. Müze özellikle Adaların kentsel tarihine odaklanan Osmanlıca belge arşivine sahip. Adalar Müzesi'nin misyonu, Adalar’ın tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerinin tanınmasını sağlamakta. Aya Nikola Mevkii'nde eski bir helikopter hangar alanı dönüştürülerek tasarlanmış.

Akşam yemeği için iskelenin yan tarafında dizilen restoranlar arasında seçim yapmakta eminiz ki zorlanacaksınız. Hemen söyleyelim, bu restoranların hepsinde et ve balık çeşitlerinin en lezzetlisini yiyebilirsiniz. Ama 1935 yılından beri hizmet veren Milto Restaurant’ta kalamar ve ahtapot yemenizi özellikle tavsiye ederiz. Yemek esnasında, karşınızda ışıl ışıl sizi selamlayan İstanbul’a kadeh kaldırmayı da unutmayın.

Büyükada gecelerinin belki de en önemli geleneklerinden biri de bir külah dondurmayla sahilde yürüyüşe çıkmak. Bu nedenle yemekten sonra tatlı olarak size dondurma öneriyoruz. İskelede bulunan Prinkipo Dondurmacısı veya hemen karşısındaki yaklaşık üç kuşak aynı yerde hizmet veren Roma Dondurmacısı’ndan aldığınız dondurmalarınızla Kenan Evren Parkı’ndan Büyükada Su Sporları Kulübü’ne kadar yürüyebilir, geceleri çok güzel programlar düzenleyen Turing Kültür Evi’ndeki konserlere katılabilirsiniz.

Ardından atların nal sesleri eşliğinde, sadece Adalıların kaldığı, yabancı hiç kimsenin bulunmadığı Büyükada sokaklarında yürüyerek iskeleye dönebilirsiniz. Büyükada’da zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Artık şehre dönüş vakti... Prens Adaları'nın en heybetlisi Büyükada'ya şimdilik veda ediyoruz. Yeşili, birbirinden güzel köşkleri, tarihi ve farklı atmosferiyle Büyükada sizleri bekliyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ