<div>Bir yanda, Osmanlı'nın ilk başkenti, Uludağ'ın gölgesinde benzersiz tarihi geçmişin fısıltılarını günümüze taşıyan, yeşilin bin bir tonuna bürünmüş ulu Bursa; diğer yanda ise toprağın derinliklerinden yükselen, rüyalardan fırlamış peribacalarının masalsı siluetleriyle donanmış, zamanın adeta yok olduğu Kapadokya'nın kalbi Nevşehir. Her ikisi de medeniyetlerin beşiği, her bir taşıyla binlerce yıllık sırları günümüze taşıyan topraklar... Ancak bu iki büyük mirasın, turizm sahnesindeki seyir defterleri, beni derin bir hayal kırıklığına sürükledi.</div> <div>Bursa'nın kadim camilerini, İznik’i, Koza Han'ın tarih kokan avlularını, Uludağ'ın zirvesinden Marmara'ya uzanan eşsiz manzarayı düşününce, kendime sormadan edemiyorum: Bu denli zenginliğe, bu denli köklü bir geçmişe sahip bir şehir, neden turizm gelirlerinde ve uluslararası bilinirlikte Nevşehir kadar parlamıyor?</div> <div>Bursa'da kışın bembeyaz örtüsüyle elmas gibi parlayan Uludağ var; şifalı termal sular, Osmanlı'nın ve öncesinde gelip geçmiş medeniyetlerin eşsiz eserleri, Marmara'nın kıyılarında yankılanan dalga sesleri var. Tüm bu unsurlar, dünyanın dört bir yanından milyonları mıknatıs gibi kendine neden çekemiyor?</div> <div><strong>Nevşehir: Taşın Dansı ve Rüyaların Fısıltısı</strong></div> <div>Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun 28. Başkanlar Konseyi Toplantısı için Nevşehir'e adım attığımda, bambaşka bir dünyanın büyüsü sardı beni; adeta bir zaman tünelinden geçip antik çağlara, Hititlerin, Friglerin, Bizans'ın fısıltılarını duyan topraklara indim. Ürgüp'ün nazlı taş konakları, Göreme'nin gizemli oyulmuş kiliseleri, Ortahisar'ın zirvesindeki kalenin heybeti... Burada her bir taşa bir hikâye sinmiş, her bir vadiye bir efsane kazınmış. Ve tüm bunlar, sadece doğanın bahşettiği mucizeler değil; aynı zamanda “derin bir inanç ve kültür turizminin ruhunu” oluşturuyor.</div> <div>Nevşehir'in turizmdeki başarısı, yalnızca doğanın ona armağan ettiği peribacalarının eşsizliğiyle açıklanamaz. Bu göz kamaştırıcı başarının ardında, bu paha biçilmez değerleri doğru okuyan, işleyen ve dünyaya eşsiz bir hikâye gibi sunan vizyonun ışığı yatıyor. Sıcak hava balonlarının Kapadokya semalarında süzülerek küresel bir ikonaya dönüşmesi; yer altı şehirlerinin gizemli dehlizlerinin keşfe açılması; kaya otellerinin otantik bir konaklama deneyimi sunması; yerel el sanatlarının, toprağın ruhundan doğan çömlekçiliğin ve bölgeye özgü lezzetlerin turizmle ustaca harmanlanması, Kapadokya'yı sadece bir gezi noktası değil, zihne kazınan, ruha dokunan unutulmaz bir deneyim merkezi haline getirmiş.</div> <div>Bu başarıya imza atanların isimlerini tek tek saymak, adını unutacaklarıma haksızlık olacağından kişileri değil, ortaya konan vizyonu ve bu vizyonun hem kente hem de Türkiye’ye kazandırdıklarını anlatmanın yeterli olacağını düşünüyorum.</div> <div><strong>Somut veriler, bu özverili çabanın nasıl bereketli meyveler verdiğini gözler önüne seriyor:</strong></div> <div><strong>Ziyaretçi Akını:</strong> 2024 yılında Kapadokya bölgesindeki müze ve ören yerleri, yaklaşık 4,5 milyon ziyaretçiye kucak açmış. Bu rakam, bölgenin ne denli güçlü bir cazibe merkezi olduğunu açıkça ortaya koyuyor.</div> <div><strong>Konaklayan Misafirler: </strong>Bölgede konaklayan ziyaretçi sayısı bir önceki yıla göre yüzde 13,5'lik kayda değer bir artış sağlamış. Bu, Kapadokya'nın sadece günübirlik değil, daha uzun soluklu konaklamalarla, dolayısıyla daha yüksek harcamalarla da turistleri kendine çektiğinin bir göstergesi.</div> <div><strong>Balonların Dansı: </strong>Kapadokya'nın gökyüzündeki imzası haline gelen balon turları, 2024'ün Ocak-Ekim döneminde 583 bin 63 kişinin katılımıyla adeta bir rekor kırmış. Bu eşsiz aktivite, turizm gelirlerine önemli bir katkı sunuyor.</div> <div><strong>Ağırlama Kapasitesi: </strong>Kapadokya bölgesi, 2024 yılı itibarıyla 800 civarında konaklama tesisine ev sahipliği yapıyor. Bu tesislerin büyük bir kısmı, kaya otelleri gibi bölgeye özgü ve yüksek standartlarda hizmet sunan butik otellerden oluşuyor. Bu tesisler ziyaretçilere geniş ve otantik konaklama seçenekleri sunuluyor.</div> <div><strong>Gelirin Yükselişi: </strong>Kapadokya bölgesinin 2024 yılında yaklaşık 500 milyon dolarlık bir turizm pastası yarattığı biliniyor. 2025 ve sonrası için bu rakamın iki katına çıkarılması gibi iddialı bir hedef belirlemiş. Bu hedef, bölgenin gelir potansiyelinin ne denli büyük ve yönetimin ne denli cesur olduğunu gösteriyor.</div> <div>Karasal iklime sahip, denizi olmayan, Uludağ gibi zirvesi karlarla kaplı bir kayak merkezine sahip olmayan bir şehrin, bu denli büyük bir turizm geliri elde etmesi, aslında her şeyin <strong>“yönetimsel deha, adanmışlık ve doğru vizyonla”</strong> mümkün olduğunun en somut kanıtı. Burada yöneticilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve yerel halkın ortak bir paydada buluşarak gösterdiği stratejik yaklaşımlar ve tutku, gözle görülür bir başarı hikayesi yazmış; adeta toprağın ruhundan yükselen bir destan…</div> <div>Nevşehir'in bize gösterdiği gibi, bir şehrin turizm kaderi yalnızca coğrafi güzelliklerle değil, aynı zamanda yönetimsel irade, vizyoner bir bakış açısı ve özverili çalışmayla şekilleniyor. Bursa, bu paha biçilmez potansiyeliyle, Nevşehir'in başarı hikayesini örnek alarak, kendi kadim ruhunu modern turizm anlayışıyla yeniden harmanlamalı ve dünyanın gözlerini bir kez daha kendine çevirmelidir.</div> <div><strong>İnanıyorum ki, doğru adımlar atıldığında, Bursa da tıpkı Nevşehir gibi, tarihini ve doğasını global bir cazibe merkezine dönüştürecek, adeta kendi destanını yeniden yazacaktır. Bu, sadece şehir ekonomisine değil, aynı zamanda eşsiz kültürel mirasımızın korunmasına ve gelecek nesillere gururla aktarılmasına da büyük katkı sağlayacaktır.</strong></div>