Aşk, siyaset, orgazm!

Aşk, siyaset, orgazm!

Aşk, siyaset, orgazm!

Siyaset aslında bir sanat.

Bazen bağırırken…

Bazen çağırırken…

Bazen öperken…

Bazen ısırırken…

Ve bazen severken…

Burada sanatçının görsel şovundaki ekran yansıması önemli.

Düzlem aynaysa sorun yok.

Aldığını verir.

Ama kırılgansa ve iç bükeyler de sancı varsa…

O zaman iş zor.

Sadece benim bu çerçeveden baktığımda gördüğüm şu:

Kime diyoruz ‘sevsinler sizi’ diye…

Bunlar pardon ama neyi seviyor.

Herkes her dönem kendi medyasını yarattı.

Onun için biz öyle lay lay, elin Japon’unun gazetesi günde 12 milyon satıyor.

Adamı dünyada herkes başka türlü seviyor.

Üretiyor, okuru seviyor.

Ama sanırım burada Ataol Behramoğlu’nu algılamakta yarar var.

Diyor ki dizelerinde;

“Öğrendim ki... Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.

Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, Gerisini karşı tarafa bırakırsınız…”

Bu durumda kolay sevilmiyor.

Ben herkesin kolay sevebileceğini sanmam.

‘Sevsinler sizi’ göndermelerinin de backraunduna bakmalı.

Peki bu sevgi ‘aşk’ı getirir mi?

Bakın…

Paylaşmış da olabilirim, ama hatırlatmalı…

ABD'nin Rutgers Üniversitesi’nde 30 yıldır, aşkın kimyası üzerine araştırmalar yapan Dr. Helen Fisher'a göre aşk 3 evrede gelişiyor.

Fisher’a göre aşk bir içgüdü.

Yaş ya da cinsiyet farkı olmaksızın herkes için bir ihtiyaç.

Ancak 3 evrede gelişen aşk, en geç 30 ay içinde ömrünü tamamlıyor.

30 aydan sonra ise duruma göre birliktelik ya bitiyor ya da aşk yerini daha derin bir sevgi ve karşılıklı anlayışa bırakıyor.

İşte Fisher’in aşkın üç evresiyle ilgili teorisi:

1- Şehvet evresi (Temel içgüdü seks)

2- Cazibe evresi (Aşkın gözü kördür)

3- Bağlılık evresi (Aşk öldü, yaşasın sevgi!)

Özetle konuya dönersek sonuç şu:

Harç bitti, yapı paydos…

Aşk da yok… Sevgi de…

Siyaset de böyle bir şey işte…

Aşksız sevgisiz orgazm mı olur be…

Pehhhh…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...