Vidoeo'yu akşam çok sevdiğim aile büyüğüm yolladı.
İzlerken insan düşünüyor.
Çünkü düşündürüyor...
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, hükümet ortağı Demokratlar 66 (D66) Partisi lideri Alexander Pechtold ile birlikte, Meclis'deki iktidar kulisine giderken, elindeki kahveyi yere döküyor.
Adam başbakan, etrafında kimse yok..
Kahve dökülünce, temizlikçilerin getirdiği fırçayı alıyor yerleri temizlemeye başlıyor.
Bununla da yetinmeyip istediği bezle kavenin sıçradığı masayı siliyor..
Rutte bunu yaparken, meclisin diğer görevlileri alkışlarla başbakana destek veriyor.
Bir şey söyleyim mi bunların hepsi normal...
Hollanda Televizyonu NOS ise haberi şöyle viriyor.
"Diğer bütün Hollandalılar gibi, Başbakan Rutte de kendi döktüğünü kendisi temizledi"
İzlediğimde de ilk izlenimim sevgili büyüğümle aynı oldu.
"aynı bizimkiler"
Ne kadar ironik değil mi?
Bende kendimce kıssadan hissemi çıkardım.
Kahvelerimizi içerken, dökersem en azından ne yapacağımı biliyorum..
Rutte gerçeğiyle yazıya başlamışken Avrupa'dan yine iki ayrı örnekle devam edeyim.
Buda şehir yönetimlerine ve birey sorumluluğuna dair kapak olsun.
Frankfurt'ta ki dostum, sabahın 6'sında kalkmış evinin önünde ki kaldırımda bulunan karları kürüyor. Çocuklar sabah okul aracına onların evin köşeden biniyor.
'Hayırdır' dediğimde yanıtı şuydu...
"Eğer ben evimin önünü temiz tutmazsam, buz vs tutarsa, çocuklara burada bir şey olursa ben sorumlu tutulurum"
Bir diğer örnekte başka bir AB ülkesinde ki dosttan.....
Kaldırımlar konusunda daha da ilginçti...
Herkes bulunduğu alandan sorumlu.
"Kaza ve benzeri sıkıntılar yaşanmasın diye o alanı sigorta ettirdik. Temiz ve düzenli tutmanın dışında bu gerekliydi. Çünkü sorumlusu önce biziz. Yoksa belediye affetmez."...
Bakın bunların hiç biri uç değil.
Sadece kafa tuttuğumuz 'eyyyy Avrupa'dan insana dair, hakka, hukuka, sadelik ve sorumluluklara dair basit detaylar...
Birde eğitim ve kültürde ki farklılığa...