Dernek Başkanı Hakkı Arıcı ve yönetim kurulu üyelerinin de eşlik ettiği gezi kapsamında başta Yunak Belediye Başkanı Abdullah Emre Demirhan olmak üzere bir dizi kurumsal ziyaretlerde bulunduk. Ayrıca ilçe belediyesi tarafından yürütülen projeleri yerinde inceledik.
Çalışmaları görünce dayanamadım sordum;
Peki, başkan merkezi bütçeden ne kadar destek alıyorsunuz? Çünkü sırf belediye imkânlarıyla bu projeleri hayata geçirmek imkânsız.
Son derece ‘saf’ son derece doğal son derece samimi biçimde yanıtladı:
“Göreve geldiğimde soruşturdum merkezi hükümete vergiler, şunlar, bunlar katkımız 12,5 milyon lira. Bu gün 80-100 milyon lira kaynak sağlıyoruz. Yani bir verip 8-10 kaldırıyorum”
Tahmin edin bakayım böyle ‘bir verip on alan’ başkan hangi partili.
Tabii ki Ak Partili.
Fakat şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki; o parayı AK Partili olduğu için değil istemesini bildiği için, gerek ilçe halkıyla, gerek Ankara’yla kurmuş olduğu güçlü iletişim ve daha doğrusu adam gibi adam olduğu için aldığını söylersem inanın abartmamış olurum.
Biz ne AK Partili belediye başkanları gördük; randevu bile alınamayan…
Neyse…

Adam gününü bize ayırdığı yetmezmiş gibi yöresel lezzetlerin ikram edildiği akşam yemeğinde ise eşi ve iki minik yavrusuyla birlikte bizlere ev sahipliği yapması gerçekten içtenliğin, doğallığın, konukseverliğinin en büyük göstergesiydi.
Öğrendiğimiz kadarıyla Demirhan’ın babası da daha önceki yıllarda 4 dönem Yunak Belediye Başkanlığı yapmış.
Boynuz kulağı geçerse şaşırmamak lazım…
Neyse birazda Yunak’tan söz edelim;
Başkan Demirhan’ın Yunakla ilgili verdiği bilgiler oldukça çarpıcı.
Aynı zamanda gerek tarımda, gerekse hayvancılıkta olsun izlenen yanlış politikaların yol açtığı sosyal yaranın ürkütücü yüzü ise oldukça dikkat çekici.
Şöyle ki;
Sahip olduğu yüzölçümü itibarıyla Urfa Siverek’ten sonra en büyük ikinci ilçe… Tarım ve hayvancılık için biçilmiş kaftan. Ekilebilir alanın neredeyse tamamı işleniyor. Özellikle buğday ve pancar ambarı olarak değerlendiriliyor.
Ancak hayvancılık, sahip olduğu potansiyelinin beşte biri düzeyinde…
Bir başka deyişle hayvancılık yüzde 80 bitmiş durumda.
Gel de şimdi isyan etme.
Niye;
Çünkü göç insanların belini bükmüş.

Adamlar neredeyse dirisi gelmezse ölüsü gelsin diye ilçe dışında ki cenazeleri ilçeye götürmek için adeta canla başla çalışıyorlar.
İktidar yıllardır kırsal nüfusu azaltacağım diye elinden geleni yaptı.
Köyler boşaldı. Hatta Yunak’ta tamamen yok olan, yani haritadan silinen köyü bile gördük.
Demek ki köylü, Atatürk’ün dediği gibi milletin efendisi olmak yerine sermayenin kölesi olmayı tercih eder hale geldi ne yazık ki…
Bu yüzden de üretim tüketimi karşılamaz oldu.
Ondan sonra gelsin GDO’lu ürünler, gitsin dövizler. Hatta giden yalnız döviz olsa iyi, sağlık bile Allaha emanet. Çünkü ithal edilen gıdalar uzmanlara göre GDO’lu ve kanserojen. Son yıllarda artan kanser vakaları bir tesadüf olmasa gerek.
Söz pancara gelmişken şeker fabrikalarını sormadığımı zannetmeyin.
Onu da sordum İki farklı cevap aldım.
Barutu bir seferde harcamayalım.
İkinci yazımda pancara dalacağım.
Çünkü geçiştirilebilecek gibi değil, müthiş iddialar var.