Ülkemizin nüfusu 79 milyon kişiye ulaşırken bu rakamın yaklaşık yüzde 75i bugün Büyükşehir Belediyesi bulunan 30 şehrimizde yaşıyor. Bu merkezlerin son 20 yılda adeta cazibe merkezleri ve daha yüksek refah seviyesi sunan yerler olarak değerlendirilmesi ve de terör, işsizlik vb. sebeplerle oluşan iç ve dış göçler Büyükşehirlerimizi hem mekânsal yerleşim hem de ulaşım altyapısı açısından zor durumda bırakmaktadır. Genç nüfus hareketliliğinin oluşturduğu ulaşım talebi yanında ülkemizin kentsel dönüşüm gündemi nedeniyle de ulaşım stratejilerinin yeniden ele alınması ve sürdürülebilir politikalarla halkın günlük yaşam kalitesinin artırılması gerekmektedir.
ÇOKLU ULAŞIM ÇÖZÜMLERİNE İHTİYAÇ VAR
Belirtilen sorunların çözümü amacıyla altyapı hizmetlerinin görevleri arasında bulunan Büyükşehir Belediyeleri bütçelerinin çok önemli bölümlerini ulaşım yatırımlarına tahsis etmelerine rağmen yine günlük trafik problemlerinde azalma görülmemektedir. Trafik sorununun çözümünde çok sayıda etken olduğu tartışmasıdır. Örneğin, yeni bulvarlar ve kent içi tüneller açılması, yüksek standartlı bisiklet yolları ve bisiklet parkları, raylı sistemle entegre otoparklar, deniz, hava ve demiryolu sistemlerinin entegre edilmesi, Ortak araç kullanımında yol kullanımı ve otopark teşvikleri, toplu taşıma teşvikleri, kent içi teleferik çözümleri ve kentin imar uygulamaları ile çok merkezli hale getirilmesi, sanayi bölgeleri ile çalışanların oturduğu konut alanlarının yakın ölçekte planlanması varsa ulusal demiryolu hatlarından kent içi ulaşımda yararlanılması, çalışma saatlerinin farklılaştırılması gibi çok sayıda çözüm önerileri sıklıkla uzmanlar tarafından ifade ediliyor.
İSTANBUL AÇIK ARA ÖNDE
Muhakkak ki bu çözüm önerileri belirli bir zamana ve finansmana ihtiyaç gösteriyor. Ve de önceliklerin doğru tespiti önem arz ediyor. Belirtilen öneriler bir taraftan planlanırken tabi ki ulaşım sorunlarının köklü çözümünün kent içi metroların inşası ile mümkün olduğu da uzmanlarca ifade ediliyor. Şu anda mevcut envantere bir göz atarsak ülke çapında yaklaşık 500km kent içi raylı sistem ağımız ve bu sistem üzerinde çalışan 1800 civarında demiryolu aracı kullanıyoruz. Bu sistem ile ayda yaklaşık 100 milyon yolcu kent içinde seyahat edebiliyor. Bu yolculuk sayısının 47 milyonu İstanbulda, 16 milyonu İzmirde, 9,9 milyonu Ankarada ve 5,7 milyonu da Bursada oluşuyor.
İstanbul en fazla yolcunun yanı sıra en uzun raylı sistem ağı ve en büyük raylı sistem filosuna sahip. İstanbul Büyükşehir Belediyesi planlamalarına göre 2019 yılına kadar devreye alınacak 19 yeni metro hattı ile birlikte toplam raylı sistem uzunluğu 400 kmye çıkacak. 2019-2030 arasında devreye alınacak 24 yeni hat ile de 776 km raylı sistem uzunluğuna erişilmesi amaçlanıyor. Bu da İstanbulu 800 km raylı sistem ağına sahip New Yorktan sonra dünyanın en uzun raylı sistem uzunluğuna sahip 2.büyük şehri haline getiriyor. Buna karşın birçok büyükşehrimizin henüz 1 km dahi metro ağı ve projesi bulunmuyor. Bilindiği üzere raylı sistem tanımı, tamamen yer altından giden metro, kısmen yeraltı ve yer üstünden giden hafif raylı sistem ve tamamen yer üstünden giden Tramvayın topluca ifade edilmesi anlamındadır. Kentin topoğrafyası ve nüfus yoğunluğuna göre bu sistemler birbirine entegre şeklinde aşamalı olarak inşa edilirler.
ÇÖZÜM METROLARIN TOPLU İNŞASINDA
Ancak ulaşım sorunlarının kesin ve kalıcı çözümü olan metroların inşasında yaşanan finansman sorunları, Büyükşehir Belediyelerimizi daha ucuz maliyetli çözümlere yönelttiğini görebiliyoruz. Buda mevcut ulaşım talebini çözemediği gibi mevcut karayolları üzerinde inşa edilmeleri nedeniyle var olan karayolu trafiğini de dar alanlara sıkıştırmaktadır. Bu yöntemin doğru çözüm olmadığı kentin büyüme trendleri izlenerek geçmiş ve gelecek 30-50 yıllık periyotlara bakılarak ulaşım planlarının oluşturulması gerektiği aslında herkes tarafından biliniyor. Ancak yerel yönetimlerin bütçeleri metro yatırımlarını finanse etmeye yetmiyor. Şu anda mesafe alınan İstanbul, İzmir ve Ankara metroların da merkezi hükümet katkısı ciddi seviyelerdedir. Bu noktada çözüm tüm Büyükşehirlerimizin metro inşaatlarının birlikte planlanması ve birlikte inşa edilmesidir. Bu faaliyet Ulaştırma Bakanlığına bağlı olarak kurulacak TCDD benzeri Kent içi Metro Yatırımları Şirketi eliyle yürütülmelidir. Bu oluşum mühendislik, inşa maliyetleri ve kent planları ile uyum konusunda çok ciddi avantajlar sağlayacak, birim maliyetler düşeceğinden birçok kentimiz çok kısa sürelerde metro konforuna kavuşabilecektir. İşletme süreçleri yerel yönetimler ile birlikte ya da ayrı yönetilebilir. Devletimiz bu şirkete koyacağı sermaye ile birçok büyükşehir belediyesinin bütçesini de ciddi şekilde rahatlatacak ve çok önemli bir konu profesyonelce yönetilebilir hale gelecektir.