Çarpık Dijitalleşme Dijital Borç Kaynağı Olmasın

Yıllık maliyeti trilyonlarca dolara ulaşan teknik borç, BT bütçelerinin önemli bir bölümünü sessizce tüketiyor. Çarpık dijitalleşmenin biriktirdiği daha geniş...

Çarpık Dijitalleşme Dijital Borç Kaynağı Olmasın

Yıllık maliyeti trilyonlarca dolara ulaşan teknik borç, BT bütçelerinin önemli bir bölümünü sessizce tüketiyor. Çarpık dijitalleşmenin biriktirdiği daha geniş bir “dijital borç” tablosuna dikkat çeken IAS, kurumların “Hangi yazılımı alalım?” yerine “Ne kadar dijital borç taşıyoruz?” sorusunun yanıtını araması gerektiğini vurguluyor.

Kurumların büyüme ve rekabet stratejilerinin merkezine yerleşen teknoloji yatırımları, yanlış kurgulandıklarında bilançoların en görünmez risk kalemlerinden biri olan teknik borca dönüşüyor. Yazılım dünyasında teknik borç, bir şirketin BT sistemlerindeki eksiklik ve karmaşıklıkları telafi etmek için her yeni proje ve değişiklikte ödediği ek maliyet olarak tanımlanıyor.

McKinsey verilerine göre teknik borç, günümüzde şirketlerin BT bilançolarının yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor ve kurumlar her yeni teknoloji projesinde bütçelerinin yüzde 10 ile 20’sini geçmişte biriken sorunları çözmek için kullanıyor.¹ Accenture’a göre ise yalnızca ABD merkezli şirketlerin teknik borcunun yıllık maliyeti 2,41 trilyon dolara ulaşmış durumda.² Bu tablo, teknik borcun artık yalnızca yazılımla sınırlı bir BT meselesi olmaktan çıktığını; doğrudan kârlılığı, nakit akışını ve büyüme hızını etkileyen stratejik bir finansal risk haline geldiğini gözler önüne seriyor.

Kurumsal kaynak planlama (ERP) pazarının liderlerinden Industrial Application Software (IAS), bu yıl ortaya koyduğu “çarpık dijitalleşme” kavramıyla plansız, parça parça teknoloji yatırımlarının şirketleri nasıl yönetilemez dijital enkazlara sürüklediğine dikkat çekmişti. Çarpık dijitalleşmenin yıllar içinde biriktirdiği bu görünmez yükü yalnızca kod düzeyindeki teknik borçla sınırlı görmeyen IAS, kurumları “Bu yıl hangi yazılımı alalım?” yerine “Ne kadar dijital borç taşıyoruz?” sorusunu sormaya çağırıyor.

Farklı departmanlar için ayrı ayrı satın alınan, birbiriyle konuşmayan sistemler; aceleyle alınmış teknoloji yatırımı kararları ve ertelenen entegrasyon projeleri, bilançolarda tek satır bile görünmeden şirketlerin üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. IAS, bu borcu doğru hesaplamayan her bütçe kararının kurumları ileride çok daha yüksek bir bedel ödemek zorunda bırakacağı uyarısında bulunuyor.

Dijital borç nerede, nasıl birikiyor?

IAS’ın “çarpık dijitalleşme” olarak tanımladığı tablo, aslında yıllar içinde biriken dijital borcun kaynağını da gösteriyor. Kurumlar; bir departmanın acil ihtiyacını çözmek, regülasyon baskısını karşılamak ya da trendleri kaçırmamak için farklı dönemlerde parça parça teknoloji yatırımları yapıyor. Ancak kurum geneline yayılan bir dijital yol haritası ve bütüncül mimari olmadığında bu yatırımlar, birbiriyle konuşmayan ve zaman içinde hem güvenlik riski hem teknik borç üreten sistemlere dönüşüyor.

Bu çarpık yapı, dijital borcun teknoloji mimarisi, iş süreçleri ve kurum kültürü olmak üzere üç katmanda birikmesine yol açıyor. Birbiriyle entegre çalışmayan uygulamalar ve ertelenen entegrasyonlar mimariyi karmaşıklaştırırken; bütünsel düşünülmeden seçilen yazılımlar çalışanları ekranlar arasında mekik dokumaya zorluyor, kullanıcı ihtiyaçları gözetilmeden devreye alınan sistemler ise benimsenmediği için ya atıl kalıyor ya da manuel iş yükünü ve hata oranını artıran geçici çözümlere dönüşüyor.

IAS’a göre dijital borç, yalnızca kodda biriken teknik eksikliklerden ibaret değil; dağınık mimariden mükerrer lisanslara, entegrasyon backlog’undan verimsizlik ve hata maliyetlerine kadar uzanan geniş bir görünmez yükü ifade ediyor. Bu yük, bilançoda ayrı bir satır olarak görünmese de her yeni proje kararına ve bütçe kesintisine etki ediyor. Bu nedenle 2026’ya girilirken, çarpık dijitalleşmenin bıraktığı mirası doğru okumak ve dijital borcun hangi noktalarda yoğunlaştığını netleştirmek kritik önem taşıyor.

Dijital borcu azaltmanın yolu planlı dijitalleşme

IAS’a göre çarpık dijitalleşmenin yarattığı dijital borcu azaltmanın yolu, süreçleri uçtan uca kapsayan planlı bir dijital omurga kurmaktan geçiyor. Kurumların teknoloji yatırımlarını departman bazlı ihtiyaçlar yerine bütün organizasyonu kapsayan bir yol haritası çerçevesinde ele alması; veri, entegrasyon, güvenlik ve raporlama gibi kritik başlıkları aynı omurga üzerinde birleştirmesi gerekiyor. IAS, kendi yazılım dili TROIA üzerinde geliştirdiği Canias ERP ile kurumlara mevcut dijital borcu kontrollü biçimde azaltma kabiliyeti ve gelecekteki büyüme planlarını destekleyecek esnek bir altyapı sunuyor.

Çarpık dijitalleşme kavramını ortaya atan IAS CTO’su Bahtiyar Tan, konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi: “Yıllar boyunca birçok teknoloji yatırımı günü kurtarma refleksiyle yapıldı. Bugün ölçek fark etmeksizin çoğu kurumun mimarisinde yan yana dizilmiş ‘dijital gecekondular’ ve birbirinden kopuk ‘dijital gökdelenler’ görüyoruz. Kağıt üzerinde bunların hepsi modern teknoloji yatırımı gibi görünüyor ama aslında bilançoya yansımayan ciddi bir dijital borç yükü yaratıyor. Yeni teknoloji yatırımlarına ayrıldığı sanılan bütçenin önemli bir kısmı, yıllar içinde biriken bu borcun ‘taksitlerini’ ödemek için harcanıyor. Kurumların önümüzdeki yılı planlarken asıl sorgulaması gereken, yeni bir yazılıma daha yer açıp açamayacaklarından ziyade, bugüne kadar verdikleri dağınık kararların üzerine nasıl bir dijital dönüşüm planı koyacakları olmalı.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...