Napolyon Bonapart kaybedilen bir savaş sonrası cephedeki komutanlarını toplayıp, kaybın nedenlerini sormuş, ilk söz alan komutanlardan bir ayağa kalkıp anlatmaya başlamış: ‘Efendim cephanemiz bitmişti’ diye başlayınca Napolyon ‘yeter anlaşıldı’ diye komutanın sözünü kesip toplantıyı
sonlandırmış...
Aynen Bursaspor’da şu anda oluşan tablo gibi...
Para yok!
Haliyle transfer yok, kamp yok, kentten ve de camiadan destek hiç yok ama alacaklılar-menajerler kapıya dayanmış borç çok...
Özlüce’nin kapılarını bir açsalar, kadrodaki futbolculardan firara hazırlanan bir o kadar çok!
İcraat mi?
Onu sormayın işte o hiç yok...
Peki o yok, bu yok ne var?
Kazan dolusu çene suyu çorba çok!
Sayın başkan kafayı geçmişe takmış, mali defterleri açmış ‘Kamuoyuna Bildiri’ başlığı altında peş peşe adeta canlı yayın yapıyor!
Şu kongre geçersiz, banka kredileri usulsüz, taşınmaz malların satışı şaibeli, alacaklıların ellerindeki belgeler yetersiz, tüzük maddeleri çiğnenmiş başlıkları ile karanlığı gösterip meçhulü yaylım ateşine tutarken, yargıda hesaplaşmadan söz ediyor... Anında geçmiş dönem denetleme kurullarından, hukukçulardan tekzip anlamında yalanlama içerikli karşı cevaplar geliyor...
Bildiriler havada uçuşuyor, haliyle kafalar karışıyor ama en önemlisi Bursaspor’un şu an itibarıyla içine düştüğü çıkmaz, kulüp ve takım olarak yaşanan sorunlar unutuluyor...
‘Bay Başkan’ a sormak istiyorum...
Siz göreve talip olurken öncelikli hedefiniz neydi?
Bursaspor’u düzlüğe çıkarmak adına yönetmek mi yoksa ‘HUKUK İŞLERİ SORUMLUSU YÖNETİCİ’ kimliği ile geçmişin hesabını sormak mı?
Doğru cevap ikisi de olacaktır ancak akrep ve yelkovanın hızla birbirini kovaladığı zamanın Bursaspor’un aleyhine çalıştığı bugün yığınla çözüm bekleyen sorun kapıda beklerken takım üzerine odaklanmak varken, niye geçmişle uğraşıyorsunuz ki?
O işin zamanı da gelecektir, gereken neyse yaparsınız vakit...
Geçmişin Şampiyon Armadası Bursaspor yıllardır sizin anlattığınız benzer hikâyelerle masallarla bugünlere geldi.
Yeşil Beyaz renklere gönül verenler hikâye dinlemekten usandı bıktı ama sevgili okurlarımızın hoşgörüsüne sığınarak bizde bir hikâye ile bitirilelim.
Adam karısından bıkmış.
Arkadaşı, '90 gün boyunca her gece yatmadan kucakla, dayanamaz ölür' demiş. 87. gün adamı ziyarete gidiyor arkadaşı. Kadın şen şakrak hem çamaşır yıkıyor, hem türkü söylüyor.
Adamsa 40 kilo kalmış, koltukta zor oturuyor!
Arkadaşına zorla mırıldanabilmiş; 'Zavallının 3 günlük ömrü kaldı, haberi yok!'