Gerek terör tehdidi, gerekse de iki takım taraftarlarının da 'delikanlı'olması, "acaba cumartesi günü Marsilya'da yaşanan olaylar tekerrür eder mi?" sorusunu sordursa da, neyse ki korkulan olmadı.
TRİBÜNDE SORUN ÇIKMADI
Dün UEFA tarafından iki takım taraftarlarının asla yan yana gelmeyeceği söylense de, Paris'te; metroda, maçtan önce, maçta ve maç sonrasında, yani tüm gün Parc de Princes yakınlarında birlikte ve hiçbir sorun yaşamadan takımlarını desteklediler.
Buna stat dışında ve içinde yakından tanıklık ettim.
Stat dışında metrekareye en az iki Hırvat düşerken, stadın içinde bizim taraftarlarımız daha yoğunluktaydı.
Taraftarlarımız maç boyu üzerlerine düşeni eksiksiz yere getirirken, maalesef saha içerisi için aynısını söyleyemeyeceğim.
Karşılaşma boyunca organize hiçbir atağımız yoktu. Ozan, Selçuk, Oğuzhan göbeği; tempoyu yükseltemezken, kanatlarda görünen Arda ve Hakan'ın çakılı oynaması durağan bir oyun sergilememize neden oldu.
Sonradan girenler de hücumda bekleneni veremedi.
YEDEKLER AS OLUNCA!
Ayrıca son dönemlerde kendi takımlarında fazla forma şansı bulamayan Caner, Ozan, Arda, Cenk gibi isimler kondisyon sıkıntısı çekince, dinamizmi maç boyu Hırvatlar elinde tuttu.
Hatta 2 topları da üst direkten döndü!
SAKIN KAPATMA KİTABI
Grupta bütün hesaplarımızı Hırvatistan'a yenilmemek üzerine yapmıştık ama, öncelikle İspanya'nın Çekler'i geçmesini bekleyip daha sonra Boğalar'dan puan çalmaya çalışacağız. 2002'de Dünya üçüncüsü olurken Brezilya'ya, 2008'de yarı final oynadığımızda Portekiz'e karşı turnuvanın açılış maçlarını kaybetmiştik.
Yani daha gidilecek çok yol var. Çok sevdiğim bir sözdeki gibi;
"Umut belki de gelecek sayfadadır. Sakın kapatma kitabı!"