Mesele Erdoğan değil, mesele Türkiye’nin bekası

Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pazar günü İstanbul’da Kadın ve Demokrasi Derneğinin (KADEM) yeni hizmet binası açılış töreninde yaptığı konuşmada söylediği ve ardından  tartışma konusu olan “yarım kadın”üzerine bir değerlendirme yapmak istiyordum.

Mesele Erdoğan değil, mesele Türkiye’nin bekası

Ama;

Hemen ardından pazartesi sabahı İstanbul Vezneciler’de polise yönelik bombalı araç ve salı günü de Mardin Midyat ilçesinde karakola yapılan hain saldırılarda 17 şehit verince yazma isteğim de köreldi.

Gün geçmiyor ki, her gün bir bombalı saldırı, canlı bomba,yol üstünde patlayan hain tuzak, mayın ya da açılan ateş sonucu şehit haberi gelmesin.Her  şehit haberinde içimiz yanıyor, ciğerimiz dağlanıyor. Gencecik evlatlarımızı kara toprağa veriyoruz. Arkalarında gözü yaşlı analar, babalar,  eşler, çocuklar bırakarak.

Terör  canisi ne kadın, ne erkek, ne polis, ne asker, ne sivil, ne çocuk,ne anne, ne de hamile dinlemiyor. Önüne geleni vuruyor, öldürüyor.

Kısacası bir millet ağlıyor.

                         *****                                       *****                                  *****

Evet, Türkiye’de 2013 Mayıs’ında Gezi olaylarıyla başlayan 17-25 Aralık operasyonlarıyla  iktidarın  devrilmesine yönelik  girişimle devam eden, 6-7 Ekim olaylarında sokak çatışmalarıyla alevlenen ve 20 Temmuz 2015 ile doğu illerimizde polis ve askerlerimize yönelik hain saldırılarla hız kazanan, hendek çatışmalarıyla kanton bölgeler oluşturulmaya çalışılan, 2016 yılıyla beraber Büyükşehirlerde canlı bomba olaylarıyla sivil vatandaşlarımızı da hedef alan toplu  katliamlara dönüşen saldırılarda ne kadar şehit vermişiz biliyor musunuz?

Ben de tam bilmiyordum.

Pazar günü  katıldığım AK Parti’nin İl Danışma Meclisi’nde konuşan eski Sağlık Bakanı ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Müezzinoğlu’nun 500’ün üzerinde şehit verdik sözlerini hayretler içinde duyuncaya kadar…

Bir savaşta ancak bu kadarı verilebilir dediğimizde ortaya çıkan gerçekle karşı karşıyayız:

“Ülkemiz  iç savaş tehdidiyle etkisiz hale getirilip, parçalanıp, bölünmek isteniyor.”

İnanmak istemeyenler gözlerini, kulaklarını  kapatmaya devam edebilir, taa ki, tehlike evlerinin kapısını çalıncaya kadar…

                              *****                              *****                                  *****

Bu doğrultudaki sözleri uzun zamandır  iktidar kanadından ve özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan duyuyorduk. Cumhurbaşkanı “küresel güçler ülkemiz üzerinde ameliyat yapmak istiyor.Buna izin vermeyiz” dediğinde, muhalefetin büyük bölümü abartılı bulmuş, kendi egemenliğinin  devamı için korku salgını olarak toplumsal algıyı yönetmişti.

Oysa şimdi…

Az bile söylediği ortada…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli önceki günkü grup toplantısında bu gerçeği“ Türkiye bugün bir bekaa sorunuyla karşı karşıyadır. Türkiye'yi etnik tuzağın içine çekmek isteyen küresel aktörlerin hedefi ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin bir bölümü bölünme ameliyatına alınmıştır. Bu kıskaç korkarız ki önümüzdeki dönemde daha da daralacaktır. İç gerginlik çok daha tehlikeli boyutlara taşınabilecektir.”diye ifade etti.

Tarihi sayılabilecek uyarıda da bulundu:

7 Mart 2003’de, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Türkiye dahil 22 ülkenin sınırları ve haritaları değişecek kehaneti farklı yollarla hayata geçmektedir.Büyük Orta Doğu Projesi’nin önü açılmakta, zalimler Türk ve Müslüman öldürerek mesafe almaktadır.Ve de BOP’un ana menüsünde Türkiye vardır. IŞİD – PKK – YPG - El Nusra, Boko Haram ve diğerleri hedeflenen harita değişikliği ve coğrafi boşaltım konusunda görevlendirilmişlerdir. Ortadoğu’nun yeni baştan dizaynında kullanan küresel fitne cephesi, Türkiye’nin insan ve toprak varlığı üzerinde karanlık planlamalar yapmaktadır.Yenidünya düzeni diye yutturulmak istenen kandırmaca, kaostan düzen tesisinin süslü ve şifreli ifadesinden başka bir şey değildir.Bir asırlık zoraki ve dayatmayla inşa edilmiş bölgesel statükonun değişmesi için sınırların yeniden çizilmesi, ülke ve rejimlerle oynanması asıl gündemdir.Terör örgütleri kurgulanmış asimetrik mücadelede emperyalist efendileri tarafından oyuna sokulmuşlardır. Ülkemizin bu yükü taşımaya tahammülü kalmamıştır. Milli seferberlik ruhuyla harekete geçmek kaçılmayacak bir sorumluluktur. Türkiye'nin içeriden ve dışarıdan çökertilmesi için yürütülen çalışmalara karşı ilgilisiz kalmak tarihin affedemeyeceği bir gaflet olacak. Gün ayağa kalkmak günüdür. Türkiye ortak akıl ve sağduyu ile bu badireyi atlatmalıdır”.

                                     *****                           *****                               *****

MHP’den gelen bu sağduyulu uyarı ve destek ülkemizin birliği ve bekası için önemlidir. Bahçeli’nin de söylediği gibi gün birlik ve beraberlik günüdür.Mesele Erdoğan ve iktidar partisinin yönetimden gitmesi değil. Mesele  Erdoğan’ı etkisizleştirip, amaçlarına  yol açmak.

Bir ülkenin güvenliği ve bekası söz konusu olduğunda bu siyaset üstüdür. Tüm partiler ortak değerde buluşmak zorundadır. Almanya’da, Hollanda’da, Fransa’da ve ya ABD’de bir saldırı olduğunda devlet meselesi kabul ediliyor, siyasetçisinden, medyasına kadar o ülkede sokağa çıkma yasağı ve  olağanüstü hal kararı alındığı halde asla  eleştiri konusu olmuyor.

Biz de ise tam tersi. İlk arkadan vuran kendi siyasetçimiz, kendi muhalefet partimiz ve kendi medyamız oluyor.

Şimdi,  hendek kazanlar için “arkadaşlarımız “diyen, dokunulmazlıkların kaldırılmasında  red oyu verip, toplumun  önünde dokunulmazlıkların iptalini AYM’ye  taşımak isteyen HDP’nin başvurusu için imza verecek vekilleri partiden atmakla tehdit eden lakin, bireysel başvurunun önünü açan  Kemal Kılıçdaroğlu’na rağmen CHP’den de bu tarihi duyarlılığı göstermesini bekliyoruz.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...