Dışarıdan bakabilme...
Sürmenaj olma kültürünün ötesi bu.
Sonrası malum terane.
Sen, ben, bizim oğlan.
Avrupa kafa tutuyor, biz kafa atıyoruz da…
O iş öyle olmuyor.
Diplomatik stratejilerde hamlelerimiz daha keskin olmalı.
Mutlaka söz etmişimdir...
Pişti meselesi... Malum anonim bir yorum..
Her ülkenin geleneksel kağıt oyunları var.
Poker İngilizlerin oyunu.
Briç ise Fransız tarafından sahiplenilmiştir.
Pokerde en değerli kâğıt kraliyet kalkanını ve kraliyeti simgeleyen Kupadır.
Sonra askerleri ve askeri gücü simgeleyen ok ucuna benzeyen simgesi ile Maça gelir.
Kuzey Avrupa ticarethanelerinin kiremitleri ile simgelenen Karo üçüncü önemli kâğıttır ve ticaretle uğraşanları gösterir.
Sinek en değersiz kâğıt olup üç yapraklı yonca ile simgelenen tarım kesiminde çalışanların karşılığıdır. Yabancı isimlerini de buralardan alırlar.
Oyun bunlar arasında oynanır ve hukuk düzeni ve sistemleri de bu anlayış üzerinde şekillenir.
Ya Fransa'da farklı mı?
Fransızların geleneksel oyunu Briçtir ve briçte de ayni sıralama geçerlidir.
Fransız ihtilali ile askerler kraliyet temsilcilerini alaşağı etmiş kendileri üst sıraya geçmiştir.
Bu nedenle Maça, briç oyununda Kupadan daha değerledir.
Sinek her dönem en değersiz kâğıttır.
Fransızların demokrasi geleneği bu oyunda daha belirgindir.
Pokerin blöf geleneğinin tersine oyuncular ellerindeki kâğıdın gücünü konuşarak ifade ederler.
Hukuk düzenleri ve sistemleri de bu anlayış üzerine şekillenmiştir.
Ya bizde!
Geleneksel kâğıt oyunumuz piştidir.
Pişti de kâğıtların cinsinin hiç önemi yoktur.
Her kâğıt, oyunda pişti yapıp değerli hale gelebilir.
Sınıflı olmayan toplumların oyunudur pişti.
Hukuk anlayışı, toplum yapısı da ona göredir.
Hukuk anlayışı da sosyal statüden bağımsız olarak duruma yere zamana göre değişkenlik gösterebilir. Bugün suç kabul edilen ertesi gün yüceltilebilir.
Çok eksiği olsa bile Batı hukuku yine de kendi norm ve formlarını oluşturmuştur.
Öyle kolay esneyip bükülmez.
Poker, briç ve pişti.
Üç oyun, üç bakış açısı.
Kim neye göre şişiyor bilemem ama yaşamın analizine baktığımızda gerçeklerimiz ortada.
Yuvarlana yuvarlana bir hal olduk.
Tencere olarak mı kalsak, yoksa kapak mı?
Öylesine yozlaştı ki toplumun önemli bir kesimi, kim adam, kim değil anlamakta zorlanıyor insan.
Değerleri yitirirken çoğu kez yabanileşiyoruz birbirimize.
Sonrasında ise yeşil çuhanın oyunlarında boğuluyoruz.
Sözün özü şu. ‘İyi ve kötü’nün yüzü aynıdır.
Her şey, insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır...
Asıl masada ki 4.oyuncunun bizi nereye sürükleyeceği önemli.