Sağlık sisteminde iki tane mi devlet var?

Sağlık sisteminde iki tane mi devlet var?

Sağlık sisteminde iki tane mi devlet var?

Bu yazıyı ister öfkeyle…

İster korkuyla...

İsterseniz karmakarışık duygularla yazdığımı düşünebilirsiniz!

Ama inanın öyle bir trajikomedi yaşadık ki. Hepimizin başına gelebilir. Paylaşmak istedim özellikle. Kim ne sonuç çıkarır bilemem...

Ama satırları karalarken “nasıldın” dersiniz. Yanıtım açık.

“Türkiye gibiyim.”

Dün telefonum çaldı. Eşim arıyor, şehir merkezine kadar çıkmıştı ama telefonda yabancı bir ses...

Çarşı esnafından, 'Abi, abla birden fenalaştı. Ambulansı aradık...”

En korktuğum senaryo...

Hemen kendimi toplayıp dedim ki:

“Bakın eşim kemik kanseri tedavisi görüyor, kemoterapi alıyor. Ambulans bizden önce gelirse, ne olur uyarın. Sol kolundan bir müdahale yapmasınlar, göğüs kafesi de ameliyatlı, protezler var... Şu hastanede görüyor onkoloji tedavisini, ambulans oranın aciline götürsün.”

Telefonda ilk desteği veren vatandaş da sağolsun;

“Tamam, aynen iletirim ambulans ekibine”

Acilen oğlumu aradım, ben de yeni ameliyatlıyım, koşsam koşamıyorum. Hemen yola koyulduk.

Telefon tekrar çaldı. Sağ olsun gelmiş ilkyardım ekibi.

Bir dil altı, tansiyon ölçümü falan… Ama eşim hala tam kendinde değil.

Hastanenin aciline yönlenmişken... Oğlum da annesinin bulunduğu noktaya gidiyor arkadaşlarıyla.

Bu arada yeniden telefon trafiği. Beynim allak bullak.

Ambulans söylediğimiz hastaneye götüremiyormuş!

Devlete götürecekler, gerekirse özel ambulansla falan filan tedavi gördüğü yere götürülürmüş.

Nasıl yani dedim öfkeyle... Nasıl götürmezler? Niye ki?

Klasik yetki sorumluluk alanı vs vs vs... Oysa...

Bu ülkenin devleti o kanser hastasını özel bir hastanede tedavilerini karşılıyor.

Ama aynı ülkenin aynı sağlık sistemi içerisindeki ambulans hastasını o hastaneye götürmüyor.

'Yok... yok artık...' dedim kafayı sıyırdım.

Bizi arayan esnafa; 'Götürmesinler. Oğlum birazdan orada...'

Ve acilen yetişip annesini oradan alıp tedavi gördüğü hastanenin aciline getiriyor.

Orada gerekenler yapılıyor... Önümüzdeki kemoterapi ve sonrasında gelişen bu ani sıkıntıda ne yapacağımızı acildeki hekim paylaşıyor uyarıyor.

Onkoloğumuz da 'Ne olursa olsun acil bir durumda hemen acilimizden giriş yapın' uyarısı hep kulağımızda. Mesele ambulansın özeli tüzeli değil ki. Üç kuruşun hesabını mı yapacağız.

Ama arkadaş 112 acil oraya gidip müdahaleyi yapmışken 'o hastaneye götüremeyiz' ne demek?

O zaman şunu soralım.

Sen hastanı oraya götürmüyorsan, devlet de o hastanede bakımına destek vermesin.

Bırakın ölsün vatandaşınız anasını satayım.

Tamam en yakın neresiyse müdahale edeceksin, elbet zamanla yarışılıyor da!

Ne var ki sistem içerisinde bürokrasiyle boğuşmaya bayılıyoruz.

Yetki, yetkisizlik, sınırlar, sınırsızlıklar.

Yahu… Hep sustum. Ama sanırım söylemeli…

Aynı hastalara devletin hastanelerinde gidin bir bakın. En yakınımızı canımızı kaybettik. Fakültede tekerlekli sandalyesiyle gidip kemoterapi alırken sandalye üzerinde ilaç alan insanlara tanık olduk.

Ve biz o hastanelerde tetkikleri, kontrolleri yapılırken, aynı hastalarını özel muayenehanelerine çağırıp üç kuruşun hesabını yapan hocalar tanıdık. Beni söyletmeyin.

Al sana sağlık sistemi. Bu sistem içerisinde kurumlarda siyasetin taşeronluğunu yaparken hastasını o eziyetten kurtaramayan yöneticilere çok sözüm var.

Sen bunca şehir hastanesi yaparken şimdi, 'Ambulansı oraya götürürüm, oraya götürmem, ona yetkim var, buna yok' geyiği yapacağına, pazarlıksız al götür hastanı tedavi gördüğü yere de şehir efsanesi olma! Neyin hesabını yapıyorsun...

Ama dur daha bitmedi:

O hastan daha 2 hafta önce kemoterapisini alırken, hala doktorunun yazdığı kanser ilacını bulamadı eczanalerde. Bir arkadamışızdan ödünç aldığımız kanser ilacıyla 15 günlük açığı kapattık. Reçetemiz duruyor eczanede. Sağdan soldan, yurtdışından ilaç bulmaya çalışıyoruz.

Peki ilacı bulamayanlar ne yapacak. Tamam okudum açıklamaları, Bakanlık firmaya ithal izni vermiş birkaç ay içinde artacakmış ilaç!

Haaa o arada tedavin yarım kalacak. Öl canım ne olacak... Tedavin eksik kalsın.

Herkes bıraksın tribüne oynamayı.

Bir taraftan sen vatandaşın önünü açarken, bir taraftan tıkamayacaksın.

Bir çok şey kafamı beynimi ruhumu allak bullak etmişti.

Şu son yaşadıklarımdan sonra yeri geldiğinde ettiğim teşekkürleri de inkar edecek değilim de şimdi kalın harflerle dibine kadar da bu sistem içerisinde boğulanlara, boğanlara İSYAN ediyorum.

Sistemin siyaseten atananlarına ne desem boş…

Bu yazıyı can havliyle yazdım. Kaybetme korkusuyla yazdım. Ne hissettiysem onu yazdım!

Trajik bir Türkiye fotoğrafı işte... Sırf ben değilim.

Allah tekrarını yaşatmasın. Çünkü kesin yine aynı cevabı alırız.

“götüremeyiz…”

Götüremeyenin yatacak yeri de olmaz, bunu unutmayın!

Soruyorum şimdi.

Sahi bu sağlık sisteminde kaç tane devlet var?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...