Suruç, Garissa, Ankara, Paris... İnsanlık öldü mü?

Emin olun her ülkede büyük çoğunluk, kandırılmış, karanlıkta bırakılmış, sansürle habersiz bırakılmış halklar gerçekleri bilselerdi, hep birlikte ayağa kalkar ve bu yanlışlara “DUR” derlerdi.

Suruç, Garissa, Ankara, Paris... İnsanlık öldü mü?

20 dünya lideri(!), Antalya'da “Geliştik”, “Gelişmekteyiz” diye gerinedursunlar, terörün akıttığı kan dinmiyor. İnsanlar ölüyor Suruç’ta, Garissa’da (Kenya), anKARA’da, Paris’te…

Geride kalan gözü yaşlı, yüreği yanık insanlar. Kazananı yok bu vahşet oyununun. Je suis le français parce que je suis humain!

Bugünler Fransız’ım, çünkü insanım, deme günleridir. Gerisi hipokrasi! Gerisi kınadığın çifte standart ve kendine müslümanlık!

Kimden, nereden gelirse gelsin terörizmi kınama ve yapanların eller kırılsın, deme zamanıdır.

Paris’teki insanlık dışı saldırıların sorumlusu kim? Elbette başta o teröristleri destekleyen devletler.

Sorumlular, parasını verdikleri namluların bir gün kendilerine döneceğini hesaplayamayan devletler.

Ama ölen, katledilen devletler değil maalesef. İnsanlar, sizin, benim gibi silahsız, masum insanlar.

Müslümana yürek soğutmak yakışmaz. Müslümana şehitlik, cihat, cennet, huriler hayali peşindeki teröristleri, silahsız masum insanları, kadın, çocuk demeden katleden canileri lanetlemek yakışır.

Çünkü masum insanları katlederek ne şehit olunur, ne de cennete gidilir. Olsa olsa cehennemin dibine gidilir.

Batının bize kuşkulu bakışından bir nebze rahatsız oluyorsanız, liderlerin ve devletlerin yanlışlarının, halklara, insanlara yüklenmemesi gerektiğini savunmak zorundasınız. Bunu unutmayın.

Bakın mesela Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği iddiası ile IŞİD’i İsrail, İngiltere ve ABD’nin kurduğu iddiası arasında ne fark var?

Varsayalım ki iddialar doğru. Türk, İsrailli, İngiliz ve Amerikalılardan yüzde kaçı İŞİD'in kurulması ve desteklenmesi yanlışlarını onaylar sizce?

Emin olun her ülkede büyük çoğunluk, kandırılmış, karanlıkta bırakılmış, sansürle habersiz bırakılmış halklar gerçekleri bilselerdi, hep birlikte ayağa kalkar ve bu yanlışlara “DUR” derlerdi.

Şunu unutmayın: Devletler, iktidarlar ve liderler, oylarını alarak iktidara geldikleri halktan gizli kapaklı bir çuval entrika çevirirler. Bazen bu entrikalar Paris gibi, anKARA gibi kanlı sonuçlar da doğurabilir.

Karar vericiler ve masaları, vicdanlarını bu kirli işleri kendi tanımladıkları “ulusal çıkarlar” adına yaptıklarını söyleyerek rahatlatırlar.

Ben tüm bu yaşananlara sadece bir insan olarak bakıyorum. Ve şunları görüyorum:
Bu kimi kirli, kimi kanlı entrikalardan, o devletin, o ülkenin bihaber tüm vatandaşları sorumlu tutulamaz.

Bakın Gazze’de Hamas’a, Silvan’da PKK’ya, yani terörizme karşı düzenlenen operasyonlarda tabir caizse, kurunun yanında yaş da yanıyor. Sanırsınız Gazze’deki 409,680 nüfusun hepsi Hamas üyesi ve Silvan’daki 86,633 nüfusun tamamı PKK’lı.

Bir terrorist örgüt, insanları canlı kalkan almak amacıyla şehire saklanıyorsa, çözüm o şehirde hayatı felce uğratmak, şehri ablukaya alıp harap etmek midir?

Bu yaklaşımın ve mantığın, İsrail’in 4 milyon Filistinli’nin tamamını terörist görmesinden, terörist gibi muamele etmesinden ne farkı var?

Farkı şu, Silvan’da ablukaya alınan, evine hapsedilen 86 bin insan, kimi kaza kurşunlarına kurban giden, yaşlı, kadın ve çocukların hepsi bizim vatandaşımız ve bizim dinimizden. PKK, 6-7 milyon Kürt vatandaşımızı, hayatını dar edip canından bezdirerek, isyana zorlayarak yenilmez.

Zorla güzellik olmaz. Gönülleri kazanarak, kaleyi içten fethederek alt edersiniz içimize sinmiş teröristleri, hainleri. Kaleyi fethetmek için vatandaşınıza eşit, hür ve saygın bir yaşam ortamı sağlamak ve adil muamele, adil hizmet ve adaleti sunmanız lazım.

Kolay iş değil gönül fethetmek. Emek vereceksiniz, sabırla, sevgiyle, saygıyla vereceksiniz her şeyi. Teröristten koruyacaksınız bir de. Mal bağışlar gibi değil ama. Hak teslim eder gibi. Bakın o zaman PKK o mahalleye, o köye, ilçeye girebiliyor mu?

Gazze’deki haksızlığa, zulme isyan eden Müslümanların, Silvan’da olanlara sessiz kalması Müslümanlığa sığar mı?

Temel mesele yaşam hakkı ise, önce insan olduğumuzu unutmamalıyız. İnsana, yaşam hakkına sahip çıkmalıyız. Her yerde ve her zaman zulme dur demeli, karşı çıkmalı, eleştirmeliyiz.

Onlar ve biz diye vicdan rahatlatmak ayıptır, günahtır. Tam bir hipokrasi örneğidir. Kınadığınız çifte standardın ta kendisidir. Ve kendine Müslümanlıktır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...