Bugün Mustafa Kemal Atatürk’ün fiziki varlığının bu dünyadan ayrılışının 86. Yıldönümü...
Fikri varlığı ise Türk halkının yüreğinde, gönlünde sevgiyle büyümeye ve yeni kuşaklarla buluşmaya devam ediyor...
İstenildiği kadar yok sayılsın... Halk Ata’sına sahip çıkıyor.
Resmi Bayramlarda yaşlı genç, kadın erkek, çocuk bebek, ülkenin dört bir köşesinden insanların akın akın Anıtkabir’e gelmesi kanıtı...
Gençler yangın yerine dönen savaşlarla çevrilen coğrafyamızda ülkemizin hala ayakta durabiliyor oluşunda Atatürk’ün attığı kurucu felsefe temelinin yattığını biliyor...
Ve sahip çıkıyor...
Her ne kadar yok sayılsa da...
Türk Milli Eğitimi 1940’lı yılların sonuna doğru Amerikalı uzmanlara emanet edildi...
İlk yaptıkları iş, ders kitaplarından “Tam bağımsızlık karakterimdir” başta olmak üzere Atatürkçü düşüncenin özünü çıkartıp gardrop Atatürkçülüğü dayatıldı...
Atatürk minik beyinlerde “Dayısının tarlasında kargaları kovalayan bir çocuk” imgesine dönüştürüldü.
Hala aklımda; ürkünç bir saman korkuluk, üstünde uçuşan kargalar ve onları sopayla kovalayan bir çocuk... Nasıl bir ders kitabı resimlemesi?
Oğlumun ilkokul ders kitaplarında da aynı saçmalık vardı...
Hal böyle olunca birilerinin çıkıp da “Keşke Yunan galip gelseydi de, Cumhuriyet ilan edilmeseydi” kabilinden fetvalar vermesi doğallaşıyor...
ATATÜRK NE KADAR GENÇMİŞ…
Atatürk’ün önemli görevlerdeki yaşını bugünkü nesile uyarladım…
O zaman ne kadar genç olduğunu fark edip, bir kez daha hayran oluyorsunuz..
Atatürk Çanakkale Savaşı’nda (1915-1916); 34-35 yaşında:
Bugünkü 1990 doğumlular kadar…
Atatürk Samsun’a ayak bastığında yani Kurtuluş Savaşı’nı başlattığında (1919); 38 yaşında:
Bugünkü 1986 doğumlular kadar: 38 yaşında…
26 Ağustos Büyük Taarruz / 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muhaberesi ve zaferi-1922; 41 yaşında:
Bugünkü 1983 doğumlular kadar…
Cumhuriyet ilan edildiğinde (1923); 42 yaşında:
Bugünkü 1982 doğumlular kadar…
Son yolculuğuna uğurlandığındaki yaşı ise 57; bugünkü 1967 doğumlular kadar…
Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk gençliğine neden güvendiği ortada…
Ata’nın Türk Milleti’ne hesap verdiği, siyasi hesaplaşmasını gerçekleştirdiği ve gelecekteki olası tehlikelere karşı uyardığı Nutuk adlı eserin ders kitabı olarak okutulması gerekiyor...
19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basış ile başlayan Nutuk, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile sonlanıyor:
“Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.10
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini, düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok nâmusait bir mahiyetde tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyaya emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şeraitten dahi elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerini siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK”