Yine bu konudaki klasik giriş cümlemi tekrar ederek başlamak istiyorum. Dağ, deniz, göl, tepe, yayla, akarsu, plaj, longoz, vadi, kaplıca, mağara, kanyon, körfez, boğaz, şelale, orman, ada, yarımada... <strong>Türkiye'de bu doğal güzelliklerin 'hepsine birden sahip tek şehir' Bursa'dır.</strong> Dünyada örneği var mı bilemiyorum. Varsa da çok azdır. <strong>Bunun yanı sıra Bitinya, Roma, Bizans ve Osmanlı tarihinin hatta Hristiyanlık tarihinin dönüm noktalarının yaşandığı şehir burası.</strong> Hâl böyleyken dünyada tanınmıyor. İstanbul'u, Antalya'yı geçtim Konya bile Mevlana sayesinde Bursa'dan fazla tanınıyor. <strong>Çünkü biz Bursalılar ne şehrimizi ne doğal güzelliklerimizi, ne de tarihi zenginliklerimizi doğru kullanamıyoruz.</strong> Dikkat buyurun "Tanıtamıyoruz" demiyorum. Doğru kullanamıyoruz daha açık tabirle ziyan ediyoruz diyorum. Evet mevcut halleriyle tanıtmak da bir şeyi değiştirmez. Şehirde kapsamlı bir değişim ve düzenlemeler gerekiyor. Yapılan yanlışlara örnekler vererek devam edeyim. Bitinya, Roma, Bizans ve Osmanlı'nın yönetildiği ve altı bu imparatorluklardan kalan tarihi eserlerle dolu olan Hisar, Tophane bölgesine turizm alanları yerine meslek lisesi, ona bağlı olarak spor salonu, atölyeler, orduevi, hastaneler, blok blok apartmanlar dikmişiz. Turistleri çekeceğimiz bölgeyi her yerde faaliyet gösterebilecek kurumlarla doldurmuşuz. Resmen tarihin içine etmişiz anlayacağınız. <strong>Bir diğer örnek. Başka kentlere kaptırdığımız kaplıca turizmini geri kazanmak için önümüze fırsat çıkıyor. Altı sıcak su dolu şehrin ortasındaki dev alana turistik termal tesisler yerine TOKİ konutları dikiyoruz !</strong> Yani akıl alır gibi değil. <strong>Uludağ'a bakıyoruz. Monte Carlo fiyatları çeken buna karşı dağın gelişimi için tek çivi çakmayan oteller. Orası ayrı bir alem. Bursa'ya, Bursalıya uzak bir anlayışta yönetiliyor.</strong> Turist Türkiye'ye yaz turizmi ve tarih için geliyor. Hadi bizim plajlar çok cezbedici değil, köklü, dünya tarihine yön vermiş tarihi zenginliklerimizi, doğal güzelliklerimizi neden bu şekilde hiç ediyoruz? Bu durumu düzeltmek için neden birşeyler yapmıyoruz? <strong>Bursa kenti Ulucami'yi görmeye gelen teyzelerden, amcalardan fazlasını hakediyor. </strong> Yılda 350 bin turist nedir? Turistik şehirler bir haftada ağırlıyor o kadar turisti. <strong>MİMARİMİZ BERBAT ! </strong> Mimari anlamda da çirkin bir şehir halindeyiz. Kent merkezi çarpık ve plansız semtlerle dolu. <strong>Garajaltı, İstanbul Yolu, Ankara yolu, Çarşamba gibi semtler dönüştürüleceğine rant için Nilüfer'deki yeni apartmanlar yıkılıp çok katlı olarak yeniden yapılıyor.</strong> Amaç şehri güzelleştirmek değil ki, amaç rant ! Şöyle Tophane'den kenti izleyin yüzünüzü ekşitip utanıyorsunuz. <strong>Doğanbey rezaletine hiç girmiyorum.</strong> <strong>Kayseri, Konya, Gaziantep, Samsun Diyarbakır ve daha birçok Anadolu şehri Bursa'dan çok daha düzenli.</strong><strong></strong> Bizde sosyal hayat da darmadağınık. Aynı şehirde yaşadığınız dostlarınızla dışarıda yıllarca karşılaşmıyorsunuz. Herkes farklı bir yerde takılıyor. <strong>Şöyle doğru dürüst yürüyüş yapılacak cadde bile yok.</strong> Velhasıl kelam Bursa'ya hem şehircilik hem de turizm adına vizyoner dokunuşlar şart. <strong>Bu ekonomisiyle, tarihiyle, doğal güzellikleriyle Bursa mevcut büyük bir köy durumumdan kurtarılmalıdır.</strong> <strong>Bunun için de boş konuşmalar yerine vizyon, kararlılık, cesaret ve icraat gerekiyor.</strong>