<div>Bu sabah gözlerimi açtığımda, kafamın içinde Ebru Gündeş’in şarkısı çalıyordu: "Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?" </div> <div>Dışarıya baktım. Bahçede her şey yerli yerinde. Geçen hafta yağmurdan sonra kelebek gibi açan Süsen çiçeği yine orada. Yeni çiçeklerin habercisi tomurcuklar, rüzgârda salınan yapraklar... Ama bir şey daha vardı. Bir çiçek yapraklarını içine kapatmış... Anladım ki Süsen çiçeği kendini yere bırakmıyor, nasıl açtıysa öyle kapanıyor solmaya yakın. Vee... Rivayete göre tekrar açıyor. Bir daha, aynı hevesle...</div> <div></div> <div>Kendi hâlime baktım. Ben de dökülmek istemiyordum, ama çiçek açacak hâlim de yoktu. Sanki şöyle diyordu Süsen çiçek: Bazen açmak istemezsin. Bazen yürümek hoşuna gitmez. Bazen sadece içine dönersin. Onarman gereken bir şey vardır. Köklerini beslersin.</div> <div>Süsen çiçeğin adının Türkçede “süs” kelimesinden geldiği söyleniyor. Farsçada ise “Susan” diye geçiyor. Bana oradan dönüşmüş gibi geldi. Suskunluğun şiiri gibi... </div> <div>Bazı çiçekler için için açar. Bazı yollar durarak yürünür. Bazı sabahlar, yataktan kalkmak istemez insan.Ve bazı hüzünler… sana seni anlatır.</div> <div>Ben de bu sabah Susan çiçeğin sessizliğinde kendimi dinledim. Hatta, kendimi kabullendim. Her şey coşarken durmak, herkes konuşurken susmak… Belki de benim yürüyüşüm böyle başlıyordur. Kim bilir?</div> <div>Sevgiyle kalın.</div> <div></div>