<div><span>Bu hafta sonu Brüksel’de önemli bir açılış vardı. Villa Canapé’de sanat, doğa ve nostalji bir araya geldi. Bahçeler tablo gibi olmak zorunda değil diyerek yola çıkan sergi, doğanın kendiliğindenliğini ve yaşam alanlarındaki zamanın izlerini vurguluyordu.</span></div> <div><span><span>Villa Canapé’nin bahçesi, yalnızca bir mekân değil, bir hatıranın yankısı gibi… Yeni filizlenen başlangıçlar, burada geçmişin kokularını da beraberinde getiriyor. Açılış haftasında seçilen Tozlu Bahçe teması, belki tam da bu yüzden benim de yüreğime dokundu. Çünkü her bahçe bir hafızadır</span><span> v</span><span>e ben de çocukluk evimin bahçesini </span><span>her daim </span><span>hatırlıyorum.</span></span></div> <div><span><span>Evimizin bahçesinden hanımeli kokusu sokaklara taşardı. Rüzgâr, hurma ve armut ağaçlarının dallarını </span><span>nazlı nazlı </span><span>sallarken, üzüm asması duvardan komşunun bahçesine </span><span>kadar </span><span>akıtırdı bereketini. Annemin içeriden gelen sesi, b</span><span>ize</span><span> sevgi</span><span>nin türküsü </span><span>olurdu. Babam bahçedeki sedire uzanı</span><span>p </span><span>uyku ile uyanıklık arasında gülümserken </span><span>bize de huzur verirdi</span><span>. O anlar, zamanın en saf hâliydi.</span></span></div> <div><span></span></div> <div><span><span>Şimdi Villa Canapé’nin bahçesinde yürürken, zamanın nasıl da iç içe geçtiğini hissediyorum. Dört katlı kocaman bir köşk</span><span> burası</span><span>. </span><span>Eskiden y</span><span>anı başındaki yatılı sanat okulunun müdürü kalıyormuş. </span><span>Sonra uzun süre atıl kalmış. Ama artık </span><span>odalar</span><span>ı</span><span> ve duvarlar</span><span>ı yeniden </span><span>canlanıyor, yeni bir hikâye başlıyor. Belki de bu hikâye her zaman oradaydı; kokular, sesler, ağaçlar… Hepsi, geçmişle geleceğin birbirine dokunduğu yerde büyümeye devam etti.</span></span></div> <div><span></span></div> <div><span><span>Dolu dolu bir programı olan a</span><span>çılış hafta</span><span> sonuna</span><span> ben de Sultan’ın Tacı isimli filmimizle katıldım. Luci Collective tarafından düzenlenen </span><span>enstalasyonda, </span><span>Villa Canapé’nin çatı katında seyirciyle buluştuk. Filmde keçe sanatçısı arkadaşım Oğuz Koç’un çocukluk evine dönüşü </span><span>ve hatıralarıyla yüzleşmesi </span><span>anlatılıyor. Bu ziyaret</span><span> sırasında</span><span> bahçede kendiliğinden yetişen bir ters lale ona ilham ol</span><span>uyor</span><span>. </span><span>Ve yüne h</span><span>er dokunu</span><span>şund</span><span>a geçmişin </span><span>yankılarını yansıtarak,</span><span> bugünden anlam</span><span>lar</span><span> katarak </span><span>keçeden bir eser yaratıyor.</span><span> Çocukluk hatıraları</span><span>nı</span><span> adeta geleceğe işl</span><span>iyor</span><span>. </span></span></div> <div><span><span><span><span><span></span></span></span></span></span></div> <div><span><span>Filmin görüntülerine Mete Özbaş hayat verdi.</span><span> Her kare bir hikaye anlatıyor. K</span><span>onuşma ya da seslendirme yok</span><span>, s</span><span>es mühendisi Can Berk Şatır</span><span>, ortam sesleriyle duyguları </span><span>nakış gibi işledi. </span><span>Renk düzenlemesi Isidor Ilić tarafından nostaljik ruhu yansıtacak </span><span>şekilde </span><span>yapıldı.</span><span> İrlandalı bir arkadaşım, annem de keçe yapardı, </span><span>filmi izlerken </span><span>kokusunu hissettim diye yazmış. </span><span>İşte bu dedim. O</span><span>rtak bir dil oluşturabilmişiz</span><span> demek ki</span><span>, ne mutlu</span><span> bize</span><span>!.. </span><span></span></span><span><span><span></span></span></span></div> <div><span><span>Villa Canapé de bu duyguların harmanlandığı bir yer. Terk edilmiş okul binası, yaratıcılığın ve paylaşımın yeni evi</span><span> haline geliyor</span><span>. Toprak nasıl ki kendiliğinden filizle</span><span>nir</span><span>, Villa Canapé de böyle bir alan yaratıyor: fikirlerin serpildiği, işbirliğinin kök saldığı, anıların ve hayallerin birlikte büyüdüğü bir bahçe… </span><span>Burada h</span><span>erkes kendinden bir iz bırakabilir</span><span>, r</span><span>uhumuza işleyen hatıralar gibi… </span></span></div> <div><span><span>Nasıl ki </span><span>Simyacı </span><span>d</span><span>önüp dolaşıp aradığını sılasında bul</span><span>uyordu, belki h</span><span>atıralar da kendimize varmanın bir yolu</span><span>dur. Kim bilir</span><span>?</span></span></div> <div><span>Sevgiyle kalın.</span></div>